Kâtip Bartleby; Moby Dick’i
ile tanıdığımız Herman Melville’in uzun öyküsü. Melville’den okuduğum ilk eser.
Aslında, yazarın önce Billy Budd adlı
eserini okumayı düşünüyordum, fakat bu kitabın benim tercih ettiğim yayınevindeki
baskısı tükenmiş. Böylece yaşarken pek ilgi görmeyen, ölümünden sonra
keşfedilen bu Amerikalı yazara Kâtip
Bartleby adlı eseriyle başlamış olduk. Sırada Moby Dick var, YKY’den çıkan çevirisi. Ondan da söz ederiz
okuduktan sonra. Şimdi bu uzun öyküden bahsedelim.
Anlatıcı, 50'li yaşlarında bir
avukattır. Yanında, yasal belgeleri el ile kopyalamak için Nippers ve Turkey
adında iki yazıcı çalıştırıyor. Bunlara daha sonra Bartleby de katılır. Yalnız,
Bartleby tuhaf biridir. Bir gün kopya edilmiş bir belgenin kontrol edilmesine yardım
etmesi istendiğinde, daha sonra benzeri durumlarda sürekli tekrarladığı şu
yanıtı verir: “Yapmamayı tercih ederim.” Anlatıcıyı dehşete düşürmesine ve diğer
çalışanları da sinirlendirmesine rağmen Bartleby gittikçe daha az iş görür ve sonunda
çalışmayı tamamen bırakır. Anlatıcı, Bartleby ile neden böyle davrandığı
konusunda konuşmak isterse de durum değişmez, girişimleri sonuçsuz kalır. Buna
rağmen avukat anlatıcı, acıdığı için Bartleby’yi sepetleyemez. Çareyi başka bir
yere taşınmakta bulur.
Avukatın bıraktığı ofisi kiralayan yeni kiracılar da
tüm gün merdivenlerde oturan ve geceleri binanın kapısında uyuyan Bartleby’yi binadan
çıkaramazlar. Bunun üzerine anlatıcıdan yardım isterler. Anlatıcı, Bartleby’yi
ziyaret eder ve onunla tekrar konuşur, anlaşmaya çalışır. Hatta Bartleby’yi kendisiyle
yaşamaya davet eder, ancak Bartleby teklifi reddeder. Kiracılar çaresiz polise
başvururlar ve Bartleby’yi evsiz bir serseri diye gösterip hapse attırırlar.
Bartleby’nin hapsedildiğini öğrenen avukat anlatıcı onu hapiste ziyaret eder ve
iyi yemek yiyebilmesi için orada çalışan aşçıya rüşvet verir. Anlatıcı birkaç
gün sonra Bartleby’yi kontrol etmek için geri döndüğünde, onun yemek yememeyi
tercih ettiği için açlıktan öldüğünü fark eder.
Anlatıcı, aylar sonra, Bartleby’nin
Washington’da Ölü Mektupları Dairesi’nde yardımcı kâtiplik yaparken yönetim
değişince birdenbire işten çıkarıldığını öğrenir. Bunun zavallıyı nasıl
etkilemiş olabileceği üzerine kafa yorar ve ölü mektuplarını ayırıp ateşe atma
işinin Bartleby’nin psikolojisini mahvettiği sonucuna varır: “Vah Bartleby! Vah
insanlık! [s. 50]”
Yazımıza bir solukta okunan bu
harika eserin kapağındaki şu abartılı övgü cümleleriyle son verelim: “Melville bu kısa ama çarpıcı hikâyesinde “en
iyi hayat en kolay hayattır inancına derinden bağlı” bir Wall-Street
avukatının, “yapmamayı tercih eden” Bartleby’yi işe almasıyla bu inancının ve
hayatının temellerinden sarsılmasını anlatır. Yirminci yüzyıl edebiyatını
derinden etkileyen Bartleby dünya edebiyatının simge karakterlerinden biri,
hayata karşı takınılan alabildiğine net bir tavrın ismidir. Kâtip Bartleby bir
reddedişin, bir direnişin, nihayet insanın kendisi olarak kalma iradesinin ölümsüz
simgesidir.”
* Özette şuradan yararlandım. (Erişim 05.01.2021): https://en.wikipedia.org/wiki/Bartleby,_the_Scrivener

Herman Melville'i biraz daha tanıdıktan, mesela Moby Dick'i de okuduktan sonra bu uzun hikâyeye tekrar dönebilirim. Bu arada, sivil itaatsizlik ve pasif direniş kavramlarının arkeolojisi -birileri yapmıştır nasıl olsa- eserin çözümlenmesinde işe yarayabilir. Sanırım metnin orijinalinde de pasif direniş (passive resistance) sözü geçiyor. Bence asıl cümbüşü Melville bu sözü hiç kullanmasaydı görürdük ki bu tutum eseri çok daha esrarlı ve etkili kılabilirdi. Düşündüm de tam tersi de olabilirdi; eser şimdiki güç ve havasına bile erişemezdi belki de. Ne olursa olsun, minicik bir roman yazıyorsunuz ve onun üzerine yıllardır ne çalışmalar, tartışmalar yapılıyor… Büyük yazarın bunlardan haberdar olmasını çok isterdim :)
YanıtlaSil