İki insan arasındaki benzerlik veya fark bağlamında ne söylenirse söylensin pek bir anlam ifade etmeyebilir. En önemlisi sayılabileceklerden görece ihmal edilebilir olanlara kadar, inanç, görüş, düşünce, maddi durum, spor, yemek gibi pek çok konuda benzerlikler veya farklılıklar birtakım sonuçlara ulaşmamız için yeterli olmazlar. Bunların hepsinin üzerinde, hepsini aşan bir şey var. Nasıl anlatırım, nasıl adlandırırım bilemiyorum; ama deneyeceğim.
Bir arkadaşım
var. Hemen hemen hiç kimse kötü biri olduğunu söyleyemez sanırım. Ama uzun
arkadaşlığımız bana onun beni anlamaya ne kadar az yatkın olduğunu gösterdi.
Acıyla hem de. Şimdi onunla aramızda onlarca benzerlik olsa, o da, ben de iyi
insanlar olsak ne olur ki! Ruhumuz farklı sanki, bir kişiyi o kişi eden (t)öz
farklı. Ee, tamam işte, bir farktan bahsediyorsun ve bu önemliymiş, demek ki
iddia ettiğin gibi farklıklar önemsiz falan değilmiş, diye itiraz
edebilirsiniz. Bir bakıma haklısınız, ama bu (t)özdeki benzerliğin bir anlamı
yok ki! Daha doğrusu, burada bir benzerlik değil aynılık söz konusu olmalı; bu
söz konusu değilse, durum bir farklılık olarak değil, âdeta bir zıtlık olarak
görülebilir. Bu konuda bir zıtlık söz konusu olunca da diğer hususların, en azından
kişilerin birbirini anlamaları açısından bir önemi kalmıyor. Kişilerin sıradan
bir arkadaşlığın ötesine geçmelerine imkân verecek o uyum veya duygudaşlık ortaya çıkmıyor; dost olunamıyor.
Dostluk benim için iki insan arasında başka her türlü ilişki biçiminin üstünde ve ötesindedir. İnsan ilişkilerinde çok nadir erişilen bir düzeydir. Zor olmasına ve nadir görülmesine rağmen bir insandan ya da bir ilişkiden beklediğim şey budur benim. Doğrusu, bu aşırı bir düşünce. Mesai arkadaşlıkları, asker arkadaşlıkları, öylesine takılmalık arkadaşlıklar falan gereksiz de, zararlı da değil. Hatta böyle olması sağlıklı bir şey, iyi bir şey. Ama ben yalnız kalmama yol açmasına rağmen hep daha fazlasını hayal ettim, dostluk potansiyeli olmayan arkadaşlıkları sürdüremedim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder