Okulsuz Toplum, Şenlikli Toplum ve Sağlığın Gaspı kitaplarında İllich, okul, hastane ya da otomobil gibi endüstriyel araçlar üzerine yazar. Bu araçların gerçeklik algımızı nasıl biçimlendirdiğini ve daha önemlisi insan zihninin bu araçları kullanarak gerçekliği nasıl inşa ettiğini inceler. Bütün bunların üzerine kendisine sorulan Batı Kültürünü biçimlendiren en önemli araç nedir sorusuna "alfabe" diye cevap verir. Batı Uygarlığı bütünü parçalara ayırmakta öyle bir noktaya varır ki, sonuçta "iki insanın karşılaşması bir sistemin iki öğesi arasındaki bilgi alışverişine" indirgenir. ABC Aklın Modernleşmesi işte bu tarihin izini sürüyor. (Kapaktaki tanıtımdan.)
---
"Gutenberg'den önceki sekiz yüzyıl boyunca el yazması sayfaların geçirdiği evreler, Batı aklının tırmandığı merdivenleri gösterir. [s. 51]"
"Chaucer, Defoe ve Twain, bize "yalanları" kurgunun inandırıcı gerçekdışı olarak dokuyan yazarların tarihindeki dönüm noktalarını sağlarlar.
Chaucer, Centerbury Hikayeleri'nde (1386) kibar okuyucularının tahsilli zihin yapısını göz önünde tutan ilk İngiliz yazardır. Defoe, Veba Yılı Günlüğü'nde (1772) orta sınıfa mensup [s. 106] olan okurlarının zihninin jurnaller ve dergilerle şekillendiğini göz önünde bulundurup ilk İngilizce "romanı" yazmıştır. Ve Twain, England Journal of Education'da, tuhaf bir Amerikanizm olan "okuryazarlık" (literacy) kelimesi ilk kez kullanıldıktan iki yıl sonra, 1885'te Demokratik Amerika'nın ilk büyük kurgu eseri olan Huckleberry Finn'in Maceraları'nı yayınlar. [s. 107]"
"Chaucer, hedef kitlesinin kurmaca bir hikayeyi kabul etmesini sağlayan ve kendi şaşılası hafızasının altını oyan kurgusal bir tutumu benimser. Defoe da bize edebi bir tür olan günlükleri sunar ve vebanın çoğunlukla yetkililerin kağıt üstündeki açıklamalarında var olduğunu, asıl kurbanların cahil kalmaya devam edecek ve ileriye doğru yürüyüş sürdükçe zamanla unutulmaya yüz tutacak olan bahtsızlar olduğunu ortaya koyar. Twain'de bu süreç daha karmaşıktır, zira okura okumamış ama zeki karakterler sunarak, okuyucuları kendi okuryazarlıklarına dudak bükmeye zorlar. [s. 123]"
"Başaşağı çevrilmiş bir ütopya yazmış olsa da, Orwell de, tıpkı Wells, Huxley ya da Zamyatin gibi hâlâ öncelikli olarak yeni iktidar araçlarının kasti suistimali ile ilgileniyordu. Orwell seleflerinin de bir adım ötesine gitti ve onların aksine, bilgisayar, bomba ve rol-teorisini ortaya çıkaran entelektüel projenin doğasında varolan yeni mantığı deşifre edip hicvetti. Ses getiren ideallerin yıkıcı etkilerini keşfetti; onun cadıları, iyi niyetli entelektüel reformcular ve onların totaliter projeleriydi. Özgünlüğü onların amaçlarının parodisinde yatar. İbranice anlamıyla bir peygamberdi -içinde bulunduğu anı net bir şekilde görebilen biri-, çünkü 1940'ları keşfetmişti. Ama 1980'lerde çoğu insanın 101 numaralı odadan geçmeden, çoğunlukla da Uniquack'ta "iletişim kurduklarını" kendilerine kabul ettirmeye çalışacaklarını öngöremedi. [s. 137]"
"Şaka yollu bile olsa, etnik sessizliğe, sözden, dilden ve metnin oluşumundan önceki sessizliğe dönmeyi önerecek kadar aptal değiliz. Biz kitabın çocuklarıyız. Ancak, didik didik edilmiş hayatlarımızda henüz işgal edilmemiş sessiz bir yere, yani dostluğun sükunetine hüzünlü bir özlem duyacak kadar da budalayız. [s. 146]"

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder