Bazen, sevgili okur, internet benim gençliğimde de bu kadar yaygın olsaydı hayatım bütünüyle değişirdi, şu anki durumda değil, çok daha iyi bir durumda olurdum, diye düşünüyorum. Bunun sağlaması mümkün değil tabii, kesin bir şey diyemem. Hayatından memnun olan kaç kişi bunun az veya çok internet sayesinde mümkün olduğunu düşünüyor, bilmiyorum. Peki, ben niye böyle bir fikre kapılıyorum? İnternet sayesinde çok şey öğrendim de ondan. Bu öğrendiklerimden bazılarının hayatımı değiştirebilecek önemli şeyler olduğunu da görüyor ve yaşıyorum.
Söz gelimi finansal özgürlük
kavramı… Elbette, internet yokken de bu kavramdan haberi olanlar, hatta böyle
bir hedef belirleyip ulaşanlar olmuştur. Ama FÖ benim ve daha pek çok kişinin
internet sayesinde haberdar olduğumuz bir olgu. Aslında pek de geç olmayan bir
yaşta amacımın finansal özgürlük -aynı kelimelerle ifade etmesem de- olması
gerektiğini fark etmiştim. Fakat ne yapacağımı bilmiyordum, öylesine bir şeyler
yapmaya karar verdiğimde de bunu nasıl yapacağım meçhuldü. İnternet bu konuda
gözümü açtı. Açtı açmasına da geç açtı, geç kaldım yani; yoksa para beni
kurtarabilirdi.
Acaba? Gerçekten para bizi
kurtarır mı? TDK, “kurtarmak”ın tanımında ilk şu cümleye yer vermiş: Bir
canlıyı bir felaketten, tehlikeden veya zor durumdan uzaklaştırmak. Demek ki
kötü durumdayız, başımızda bir felaket var, güvende hissetmiyoruz… Ve bizi bu
durumdan paranın kurtarabileceğini düşünüyoruz. Yani kurtarılacak, hatta
kurtarılması gereken bir durumdayız. Peki, öyle miyiz gerçekten?
Evet, işin can alıcı noktası
kişinin kurtarılacak durumda olup olmadığına karar vermesi. Ben kendimi hep
öyle gördüm sevgili okur. Gurur, kendini beğenmişlik, bencillik veya daha
affedilesi bir deyişle yaşama beceriksizliği… Adını ne korsan koy, kendimi
bildim bileli bir “sorunum” oldu benim. Bunu fark ettikten sonra da bunun çözümü
veya daha katlanılır hâle getirilmesi için ne yapabileceğimi düşünmeye
başladım. Paralanmanın hiç de kötü bir fikir olmadığını anladım. (Tabii,
parayla birlikte veya paradan başka çözümler de var. Bunlar duruma, yaşa göre
değerlendirilebilir.)
Ya sen sevgili okur, kendini
nasıl görüyorsun? Bir “sorunun” varsa ya da kendini az veya çok, çakalların,
kurtların, türlü yırtıcıların arasında kalbi küt küt atan, masum ve ürkek bir
tavşan* gibi hissediyorsan, o pisliklere yem olmak istemiyorsan ne
yapabilirsin?
* “Tavşan” benzetmesi başka bir
yazımdan…
30.08.2024, Cuma
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder