Özellikle son birkaç yıldır sosyal medyada sürekli tipik bir gruba rastlıyorum. Ne naif insanlar bunlar, ne kadar saflar, ne kadar dürüstler… Böyle olmalarına rağmen, el üstünde tutulmak bir yana, değerleri bile bilinmiyor. İçtenlikle seviyorlar, bağlanıyorlar, hemen herkese değer veriyorlar ama nedense hep ihanete uğruyorlar, herkes yamuk yapıyor onlara. Olacak iş mi bu? Herkes üzüyor o güzelim duygusal insanları. Çok ayıp gerçekten!
Yani üç beş tane olsa neyse de
binlerce, yüzbinlerce hesap var böyle. İlginç, değil mi sevgili okur? İnsan
düşünmeden edemiyor: Toplumumuz böyle insanlardan oluşuyorsa niye iki adımda
bir, bir sığırla karşılaşıyoruz acaba? Markette, pazarda, kafede, restoranda,
otobüste, yolda, kaldırımda… Öküzlüğün her türlüsünü sergilemeye yemin etmiş
bir alay hergeleye ne demeli? Sanırım bu pek ince kardeşlerimiz sokağa
çıkmıyorlar. Bizim gibi öküzlerden neler çektiklerini yükseldikleri o yüce
mertebelerden yaz kış dikkatimize sunmakla yetiniyorlar.
Biz öküzüz duyarlı kardeşler. Siz
terbiyeli, görgülü, hassas varlıklarsınız. Her türlü övgüyü hak ettiğiniz hâlde
yüzü gülmemiş meleklersiniz. İncelikten ne anlarız biz? Anlamamızı beklemeyin,
yüzümüze yüzümüze vurun, olmaz mı? Çok sevip acı çektiğinizi, herkese iyi
davrandığınızı, masumluğunuzu bize ne kadar duyurursanız size o kadar inanır,
belki biraz da acırız.
Aslında son yıllarda bir eylemi,
neredeyse sadece onun zararlı olup olmadığı konusunda bir karara vararak
değerlendirmem gerektiği sonucuna vardım. Durum o kadar kötü ki iyiliğin,
güzelliğin peşinde koşmayı unuttum; daha iyiyi, daha güzeli aramaksa dile
getirilmesi utanç verici bir tuhaflığa dönüştü. Dolayısıyla, bu mızmızlanmaları
ve reklamları zararsız boş zaman etkinlikleri olarak görmem daha yerinde olur
sanırım.
31.08.2024, Ct.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder