Yazarlık üzerine dile getirdiklerini de sevdiğim Orhan Pamuk, yazarlığın yaza yaza öğrenildiği söyler. Oturup yazabilmek, bir disiplin sağlamak önemli yani. Yine öykülerini hayranlıkla okuduğum Haldun Taner de bir yazısında işin disiplin ve emek isteyen bu aşamasına dikkat çekiyordu.
Elbette, neredeyse yazar adedince
yazma biçimi olduğu iddiası laf olsun diye ortaya atılmış değildir, fakat bendeniz
de yazma eyleminin herhangi bir zanaata benzeyen, ilhamdan ve yaratıcılıktan
uzak, bir kâtiplik gibi görünen bu yönünü önemsiyorum, değerli buluyorum.
Hadi canım, diyebilirsin bana. Sadece
yazarlık değil, hemen hemen bütün sanatlarda işin sırrının dehada,
yaratıcılıkta yattığını söyleyebilirsin. Oscar Wilde, dersin örneğin; hadi o kâtipler
yaza yaza onun anında buluverdiği aforizmaları yazsınlar da görelim…
Haklısın, ama ben istisna
olduğunu düşünüyorum Wilde gibilerin. Üstelik iyi ya da kötü yazarlıktan bahsetmiyorum
ben. Ortaya konan eserlerin sanatsal değerine dair de bir şey söylemiyorum. Bir
asgari şarttan söz ediyorum. Oturup sayfalarca yazabilecek sabır, emek ve disiplinden
yoksunsak uzun süre verimli olmamız, hem nicelik hem nitelik bakımından
yazınsal bir değer ortaya koymamız mümkün değil diyorum.
Bir an parlayıp sönen yıldızlar
da değerli elbette, fakat hangi sanat dalı olursa olsun kusursuzluk ve hatta
özgünlüğün sabırla ve emekle kotarıldığını düşünmeye yatkınım ben.
Bu satırları en fazla 300
kelimelik yazı serimde su koy vermeyeyim diye kendimi gazlamak için de yazdım. Kendine
iyi bak sevgili okur. Yeni bir yazıda görüşmek üzere...
---
"Gazlamak"ı (teşvik etmek,
isteklendirmek...) pek benimseyemedim, ama çok yaygınlaştı. Uygun olmuş mu,
argoya mı kaçmış?..
04.09.2024, Çarş.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder