Merhaba Sevgili Kari,
Yine mülaki olduk Çalap'ın izni
ve inayetiyle. Nasılsın bakalım? Bendeniz iyiyim. Evet, daha iyi hissediyorum
son birkaç gündür. Zaten, ne zaman dervişâne bir bakışa yaklaşsam içim gönenir
benim. Son günlerde de böyle bir hava var üzerimde, aman ne iyi, ne hoş!..
Sanırım biraz da bu hoşluk itiyor beni yazmaya. Ne diyorsun yazar efendi, ne
dervişâne bakışı, diyebilirsin. Açmaya çalışayım.
İnsanoğlu son birkaç yüzyıldır
fazla ileri gitti. Dünyayı çekip çevirebileceğini vehmetti. Bu yüzden başımız
dertten kurtulmuyor. İnsanlığın nereye gittiğini veya evrildiğini kimse
bilmiyor. Topyekûn bir belirsizliğin içindeyiz; kopuk, huzursuz, güvensiz...
Böyle bir süreçte olumlu bir şeyler yapmaya çalışma zorunluluğu bile insanı
huzursuz etmeye yetiyor. Razı olmadığımız bir gidişatın değişip dönüşmesine
yönelik bir çaba içerisinde olmamak ağır geliyor. Elimiz kolumuz bağlı mı, diye
kendimizi neredeyse yiyip bitirecek hâle geliyoruz, neden yakınıp duruyoruz da
bir şeyler yapmaya çalışmıyoruz, diye sorup duruyoruz.
Düşündüm de hiç gerek yok bunlara
sevgili okur. Yararlı olmayacak her türlü yanmaya da yanıp yakılmaya da en ufak
meylimiz olmamalı bizim. İzlemekle mi yetinelim? Evet. Geride doğrularımıza
uygun bir yaşam bırakabilmek yapılabilecek en büyük iş ve erişebileceğimiz en
büyük mutluluk olacaktır.
Modern yaşama biçimi neredeyse
her bileşeniyle ışıltılı, çekici ve çok da güçlü bir anafor artık. İnsanlar,
çekilmeye direnmeyi geçtim, can atıyorlar bu anafora kapılmak için. Biz o
anafora da, içine atlayıp tatlı baş dönmeleri yaşamak isteyenlere de tek kelime
etmemeliyiz. Bize laf düşürebilecek onurlu ve tutarlı bir duruşa sahip olmadığımız için
değil sadece, yapılması gereken susmak ve kendimize bakmak olduğu için.
Görüşmek üzere…
28.08.24, Çarş., 08.09.24, Pazar
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder