21 Eylül 2024 Cumartesi

GÜLE GÜLE!

Bir tekerlekli bavul sesi geliyor sonra… (“Neden sonra, niçin sonra?” diye sorma okur. Yapmacıksız bir yazarım ben; daldığım bir düşten sonra diyemem sana, kendimi bir an yaşamın duldasında hissettikten sonra da diyemem.) Epeydir duymadığım bu sesi hemen tanıyorum. Dinliyorum: Takır tukur, takır tukur!.. Kilitli taşlarla döşenmiş yolda yavaş yavaş ilerliyor. Sesten anlıyorum; çelimsiz bir kol çekiyor bavulu. Şehri değil, sevdiği çocuğu geride bıraktığına üzülen Eskişehirli kumral bir kız olmalı bu. Kim bilir neler düşünüyor? Tekerlek sesleri uzaklaşıyor. Doğrulup bakmıyorum bile sokağa. Çok gördüm bu gidiş gelişleri. Bazen iki üç kişilik gruplar hâlinde. Bu kız tek, çünkü ses tek. Hem sevgilisi olsa sesler daha gür gelmez miydi, bavulu o çekmez miydi? Pat diye kesiliyor sonra ses. Yoruldu mu? Olabilir. Ama çok sürmedi kesinti; el değiştirdi bence. Soldan sağa aldı tekrar. (“Niye tersi değil?” diye sorma okur. Bana öyle geldi.)  

Güle güle her kimsen bavul çeken el, tren garına yürüyen ayak, güle güle! Sana da sarsıla sarsıla başı dönmüş, öğrenci işi ucuz bavul… Kim bilir nerede bırakacaksın tekerlek milini? Fermuar başlığın dökülecek bir yerlerde, dikiş atacak karnında bir yerin, yalama olacak kulpun… Seni olmasa da bir benzerini yine göreceğim bir çöp tenekesine dayanmış, acıyla geçmişini düşünürken. Sana da güle güle! Yine bekleriz şehrimize.

Haziran 2020

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder