11 Ekim 2024 Cuma

TÜLGEYİK

Selam Sevgili Okur,

Nasılsın, iyi misin? Ben pek iyi sayılmam doğrusu. Korkunç bir rüya gördüm, biliyor musun? Hani benim kurmaca karakterim Muzaffer Tülgeyik vardı ya,  o girdi düşüme. Sayısız dişleri, upuzun kanatlarıyla bir ejderha dikildi karşıma önce. Ne yapacağımı bilemedim. Tam çığlık atmak üzereyken Tülgeyik’in tanıdık sesini duydum. Ejderhanın sırtından bana doğru haykırdı. Dedi ki, “Ulan yazar bozuntusu, yeni bir seriye başladın, hep o seri için yazıyorsun. Unuttun beni, beni de yaz. Vallahi bırakmam peşini, kâbusun olurum. Demedi deme.”

Nutkum tutuldu. Haklıydı benim sevgili kurmaca karakterim. Ne zamandır tek kelime etmiyordum ondan. İşte bu nedenle sevgili okur, Tülgeyik’ten bahsedeceğim bu yazımda. Şimdiden keyif almanı dilerim.

Muzaffer Tülgeyik sekiz on gündür tatlı bir baş dönmesi yaşıyordu. Hani, Necati Cumalı bir oyununda “Mutluluk pek az kişinin eriştiği bir baş dönmesidir.” diyor ya, işte öyle bir şey. Bir kez daha anlamıştı Tülgeyik. Dünya aynı dünyaydı, bin yıl önce de, şimdi de. Onu nasıl gördüğümüz esriklik düzeyimize bağlıydı ancak. Ve aşktı esrikliğin en bitimsiz kaynağı, yalnız oydu yaşamı çekilir kılmakla kalmayıp istenilir de kılan. Tülgeyik muhtemel aşkının yarattığı canlılıktan hoşnuttu. Aynı dili konuşmak, anlaşıldığını düşünmek hoşuna gitmişti. Kendini var eden yazarın bu değişimi görmemiş olmasına içerliyordu. “Aşkın kapısına geldim, bizim yazarın haberi yok bundan. Şunun bir rüyasına gireyim de yine benden bahsetsin.”

Başarılı oldu Tülgeyik; yazar kısaca da olsa ondan söz etti uzun bir aradan sonra.

11.10.2024, Cuma

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder