11 Aralık 2024 Çarşamba

NE DERSİN?

Bir bağçe... Hepsi bilerek bakımsız (özgür) bırakılmış ısırgan otları, yer elmaları, yaban gülleri, kasımpatıları, lavantalar... Biraz bakım yapılmış elma, armut, erik, kayısı, şeftali, kiraz, ayva, hünnap, Trabzon hurması... Belki incir ve zeytin ve dahi nar...

Dal budak, çalı çırpı... Bunlarla çevrili can çekişen bir kulübe... Yanında zamana meydan okuyan heybetli bir kütük... Derme çatma ahşap merdiven... Ömrünü tamamlamış bir el arabası... Kilo almamaya yeminli çevik tavuklar, mutlu ördekler ve belki birkaç da şapşal kaz...

Bir köşede birbirine karışmış bir yığın alet edevat… Teller, tenekeler, sapı kırılmış bir kazma, ağzı erimiş bir kürek, iki büklüm bir tırpan, paslı bir tahra, emayeleri atmış bir tencere, yarısı toprağa gömülü bir ızgara, kolları yamulmuş bir fıskiye, dişleri enikonu eksilmiş bir testere… Arayınca bulunamayacak, aranmazsa elimize geliverecek daha bir sürü şey…

Ve bir adam… Sait Faik’in görmüş olsa öyküsünü yazacağı biri… Orhan Pamuk’un merhaba bahçıvanı belki… Muhtemelen Kazancakis’in yeterince canlı bulmayacağı, Dostoyevski’ye ise fazla sıradan gelecek bir adam… Evet, o yaşıyor bu bağçede.

Ona bir selam göndermeye ne dersin sevgili okur?

11.12.2024, Çarş.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder