17 Ocak 2025 Cuma

DÜŞÜNÜRKEN ÖLEN ADAM

Hilmi Bey her gün bir iki saat de olsa düşünürdü. Kendini en sadık hissettiği konuydu bu; düşünmeyi hiç bırakmamıştı. Bir kahve düşkünü nasıl her gün kahve içerse Hilmi Bey de hemen her gün düşünürdü. Düşünmeyi seviyordu. Doğrusu ne düşündüğünün önemi yoktu, düşünmenin kendisi muazzam bir şeydi onun için. Bekâr olduğunu bilen arkadaşları bazen günü nasıl geçirdiğini, sıkılıp sıkılmadığını sorarlardı. “Ben,” derdi, “her gün iki üç saat düşünürüm. Olur da yoğunluktan falan düşünemezsem sonraki gün eksiğimi kapatmaya çalışır, iki üç saat fazladan düşünürüm.”

İnsan her şeyi yapamaz ama her şeyi düşünebilir, hayal edebilir, kurabilir. Hilmi Bey düşünmenin zevkini çok erken yaşlarda tatmıştı; zaman içinde paralel bir evren oluşturdu kafasında. Atay ve Tanpınar’ın bazı karakterleri gibi hayatı kafasının içinde yaşıyordu. Ona göre, ulu Tanrı’nın insanoğluna en büyük vergisiydi düşünebilmek. Sık sık “Bizi düşünmek kurtarabilir ancak,” derdi, “soğuk ve kirli gerçek hayattan bir şey çıkmaz, düşünmenin taptaze iklimine geçmeliyiz, kendimizi yetiştirmeli, düşüne düşüne olgunlaşmalıyız.”

Bu kadarla kalsa hiçbir sorun yoktu. Bir gün abarttı, diline bir meditasyon lafı dolandı. Meditasyon aşağı, meditasyon yukarı… Yıllardır düşünüyordu, ne kendine ne de başkalarına zarar vermeden*, yeni bir tarz denemeden, hep yaptığı gibi… Bu meditasyon da nereden çıkmıştı? Düşünmeyi törensel kılmanın ne anlamı vardı?

Evinin kuzey cephesindeki küçük bir odayı meditasyon odası yaptı. Sanki bir rahatsız eden çıkacakmış gibi kapıya “DİKKAT! DÜŞÜNÜYORUM.” yazdırdı. Önceden hiç sevmediği gotik tarza meyletti; karanlık, soğuk ve gizemli bir hava yaratmaya çalıştı. Odanın her yanına çeşit çeşit şamdanlar, mumluklar, tütsülükler koydu. İrice bir dalı dip köşeye yerleştirdi. Dalın bir ucuna bir baykuş tahniti tutturdu, diğer ucuna bir kara cübbe astı…

Bir gün, ne yazık ki meditasyon döneminin daha başlarında, yaşadığı sokaktan dumanlar yükseldi. İtfaiyenin acı çığlığını ambulansınki takip etti. Çok geçmeden, tarihin ilk olmasa da nadide meditasyon şehitlerinden birinin kömürleşmiş cesedini kimseye göstermemeye çalışarak sedyeye aldılar.

---

* Daha önce de yazdığım gibi çifte olumsuzluğu kusur saymıyorum hâlâ.

17.01.2025, Cuma

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder