Geçen gün bir AVM’nin manav reyonunda sana rastladım, ama anlık bir kesişmeydi; pas geçtim. Bugün de çıktın karşıma, yine pek dikkat etmedim doğrusu; özür dilerim. Ama inan, eve gelince seni düşünüp durdum. Fiyatına bile bakmamışım. Zihnimde belli belirsiz, belki sadece sarışın ve ıslak, duruyordun öylece. Seni en son ne zaman yediğimi de hatırlayamadım. Ey çocukluğumun olmazsa olmaz eğlenceliği! Ne değişti yavrum, neden unuttuk birbirimizi?
Çocukken kışları her hafta
alırdık. Kol gücüyle çalışan, üç tekerlekli, tezgâh gibi kullanılan üst kısmına
branda (muşamba?) yayılmış ahşap arabalarda, şeffaf poşetler içerisinde
satılırdı. Çırayla bir ilgisi yoktu ama nedense termiyenin yanında deste deste
çıra da müşteri beklerdi.
Ailecek severdik. Ben ve
kardeşlerim âdeta hızlı yeme yarışması yapar, termiyeleri arka arkaya sincap
gibi dişleyip öğütürdük. Genellikle üzerine tuz serpilir, “güne âşık” gibi
dişlerle kabuğu ayrılırken tuz taneleri dudaklardan ağzımıza yayılıp erirdi. Misafir
gelince de -eskiden misafir diye bir şey vardı- portakalın, patlamış mısırın
yanında ikram edilirdi.
Ben pek de nostaljik bir herif
sayılmam, ama zaman zaman geçmişin türlü ayrıntılarının burnumun direğine haşin
davranmasına engel olamıyorum. Neden oluyor bu sevgili okur, yaşlanıyor muyum
yoksa? Ayrıca, sende de oluyor mu böylesi hafif yakıcı, buruk gülümsetmeli
flashbackler? Ne diyorsun bu işe?
02.02.2025, Pazar
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder