2 Şubat 2025 Pazar

AH TERMİYE

Geçen gün bir AVM’nin manav reyonunda sana rastladım, ama anlık bir kesişmeydi; pas geçtim. Bugün de çıktın karşıma, yine pek dikkat etmedim doğrusu; özür dilerim. Ama inan, eve gelince seni düşünüp durdum. Fiyatına bile bakmamışım. Zihnimde belli belirsiz, belki sadece sarışın ve ıslak, duruyordun öylece. Seni en son ne zaman yediğimi de hatırlayamadım. Ey çocukluğumun olmazsa olmaz eğlenceliği! Ne değişti yavrum, neden unuttuk birbirimizi?

Çocukken kışları her hafta alırdık. Kol gücüyle çalışan, üç tekerlekli, tezgâh gibi kullanılan üst kısmına branda (muşamba?) yayılmış ahşap arabalarda, şeffaf poşetler içerisinde satılırdı. Çırayla bir ilgisi yoktu ama nedense termiyenin yanında deste deste çıra da müşteri beklerdi.

Ailecek severdik. Ben ve kardeşlerim âdeta hızlı yeme yarışması yapar, termiyeleri arka arkaya sincap gibi dişleyip öğütürdük. Genellikle üzerine tuz serpilir, “güne âşık” gibi dişlerle kabuğu ayrılırken tuz taneleri dudaklardan ağzımıza yayılıp erirdi. Misafir gelince de -eskiden misafir diye bir şey vardı- portakalın, patlamış mısırın yanında ikram edilirdi.

Ben pek de nostaljik bir herif sayılmam, ama zaman zaman geçmişin türlü ayrıntılarının burnumun direğine haşin davranmasına engel olamıyorum. Neden oluyor bu sevgili okur, yaşlanıyor muyum yoksa? Ayrıca, sende de oluyor mu böylesi hafif yakıcı, buruk gülümsetmeli flashbackler? Ne diyorsun bu işe?

02.02.2025, Pazar

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder