Puslu ve soğuk bir Cumartesi sabahından selamlar sevgili okur. Nasılsın, iyi misin? Umarım iyisindir. Bendeniz apartman yaşamında konu komşuyu rahatsız etmemeye azami dikkat gösteren bir fani olarak komşumun Barış Manço konserini dinlemekteyim. Sanırım özlemişim Manço’yu, komşuma bu hizmeti için teşekkür etsem yeridir.
Başka? Başka ne olsun? Bol bol
düşünüyor ve yazıyorum. Aklıma farklı farklı pek çok konu geliyor. Bazılarıyla
ilgili notlar alıyor, bir iki paragraf yazıyorum, bazen de sadece bir başlık
atıp bırakıyorum. Hep yazmak, yazmak istiyorum. Sorunlarımı yazarak
aşabileceğimi fısıldayan temiz bir ses var içimde. Ona kulak vermek,
düşündüklerimi yazmak ve somut sonuçlara ulaşmak istiyorum. Bu şekilde
ruminasyondan kurtulabileceğimi, karar alma süreçlerimi kısa sürede ve kolayca
atlatabileceğimi düşünüyorum. Bu, neresinden dönersem döneyim kâra
geçebileceğim bazı zararlardan da kurtulmamı sağlayabilir. Sanırım, zaten, asıl
büyük zararlara isabetsiz tercihlerimizden ziyade o tercihleri sürdürdüğümüz
için uğruyoruz. Galiba buna Batık Maliyet Yanılgısı diyorlar. Bir yazımızda da
buna değinelim inşallah.
Evet, bende durumlar böyle. Biten
bir iki yazı var, onları da yayımlayacağım. Zaten ne olduysa Manço’dan İbrahim
Erkal’a geçtik. Erkal'ı hiç de acıklı bulmamama rağmen Manço'nun az da olsa yarattığı ferahlık dağıldı gitti, bet bir ses kapladı ortalığı: “Biiir sana yandım been, biiir sana kitapsıız, biiir sana
aldandıım, biiir sana insafsıız…” Görüşürüz…
08.02.2025, Ct.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder