Mülayim Uslucan çekingen bir öğretmendi. İnsanlarla kolay kolay sohbet edemez, kaynaşma boyutuna ise nadiren ulaşırdı. Bir gün okul müdürü Yaşar Bey kimseyle konuşmadığını, selam dahi vermediğini, hatta verilen selamları bile almadığını söyledi ona. Mülayim Bey kendisi selam vermese de hiçbir selamı almamazlık etmediğini gayet iyi biliyordu; ama itiraz edemedi, boynunu büktü. Müdür odasından çıkarken meslektaşlarıyla daha yakın olmayı, onlarla sohbet etmeyi düşünüyordu.
Ertesi gün nispeten neşeli ve
hareketliydi. Sabah karşılaştığı arkadaşlarına selam verdi, günaydın, dedi. Boş
olan üçüncü ve dördüncü derslerinde öğretmenler odasında takıldı. O sırada
dersi olmayan veya teneffüse çıkan öğretmenlerle sohbet etmeye çalıştı.
Matematikçi Süleyman Bey’le kapitalizm üzerine konuşmaya başladı. Adam her
cümlesini şeyhine bağladı, kendi görüşlerini değil, Mülayim Bey’in pek de
ciddiye almadığı şeyhinin görüşlerini dile getirdi. Konu kapitalizmden dine
kaydı. Konuşma umduğu gibi gitmiyordu, ama matematikçi bir ara tuvaletlerdeki
eğri borudan bahsetti. Hemen boş bir kâğıda eğri boruyu çizdi. Bu borunun ne
kadar büyük ve önemli bir buluş olduğunu söyledi. Mülayim Bey hak verdi
arkadaşına; aynı şeyi yakınlarda kendisi de düşünmüş ve gerçekten de buluşun
önemini fark ve takdir etmişti. Fakat boru dışında sohbet iyi başlamadığı gibi
iyi de gitmemişti.
Bir süre sonra da tarihçiyle
karşı karşıya oturduklarını fark etti. Masada kim kimin karşısına oturmuştu
hatırlayamadı. Sessizliği bir soruyla bozmaya karar verdi. Ahmet hocam, dedi,
insanlık tarihi bağlamında, seni şaşırtan, en ilginç bulduğun gelişme ne oldu?
Ahmet Bey bazı padişahların hiç de kaliteli adamlar olmadığını, bunu öğrenince
şaşırdığını söyledi. Konu bu minval üzere giderken odaya yeni giren coğrafyacı
yüzyıllarca Batı’yı tokatladık diyerek sohbete dâhil oldu. Fakat ne
konuşulduğunu bilmediği hâlde ezbere bir şeyler söylüyor, sürekli Batı’yı
tokatladıklarına vurgu yapıyordu. Mülayim Bey, onun coğrafi keşiflerin tarihini
bilmediğini anlayıncaya kadar dinledi onu, sonra sohbetten soğudu. Tarihi
demografiyle ilgili bir şeyler söyleyecekti; vazgeçti. Çok geçmeden beşinci
ders zili çaldı. Mülayim Bey sınıfına doğru adımlarken eh, fena değil, biraz
konuştuk işte diye düşünüyordu.
13.02.2025, Perş.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder