31 Mart 2025 Pazartesi

KABULLENMEK

İnsanoğlu, yazgısının değişmez bir özelliğini, başına gelen bir belayı veya genel olarak bir olguyu kabullendikten sonra tekrar başa sarmadan edemiyor. Bir süre “Bu konuda benim yapabileceğim bir şey yok, böyle bir durumun varlığıyla devam etmeliyim hayata,” dese de zaman zaman bu kabullenişini unutuyor ve bir şeyleri değiştirmeye kalkıyor. Acaba neden kaynaklanıyor bu? Her şeyden önce insan doğası biraz böyle; gelgitler veya pişmanlıklar yaşaması normal. Bir çöküntü anında üstesinden gelemeyeceğini kabul ettiği bir sorunu, coşkulu bir anında kolaylıkla aşabileceğini düşünmesi olmayacak şey değil.

Sanırım önemli olan, böylesi süreçlerin yoğunluğu ya da düzeyi. Yani birtakım önemli konularda geriye dönüp durmanın, kendine acı çektirmenin anlamı yok! Son yazılarıma baktım da, açıkçası fazla yakınmalı, zırlamalı şeyler gibi göründü gözüme. İnsanı yıpratır bu tutum; gerek yok. Sağlıklı bir kendilik algısı bizi büyük ölçüde rahatlatacaktır aslında. Peki, bunu nasıl yapacağız? Evet, sorun da bu, değil mi? Bu iş kolay olmuyor.

Sürekli koşturuyor, bir şeylere yetişmeye çalışıyor gibiyiz. Düşünmek için durmamız gerek oysa. Ne olduğumuz neler yaptığımızla ilgiliyse, bir durup “Ne yapıyorum ben?” dememiz gerekmez mi? Belki de pek çok insan bunun farkında olduğu için, yani durup düşündüğünde iki arada bir derede kalmış zavallının teki olduğunu göreceği için, durmaktan özellikle kaçınıyor. Sallantılı hâliyle, tutamaksızlığıyla yüzleşmek istemiyor. Ben artık bu tavrı yadırgamıyorum.

Düşünenler ne yapıyor sanki? Büyük ihtimalle çok azının davranışları düşündükleriyle örtüşüyor. Ee, o zaman neden kafa ütülüyorsun? Nereden nereye geldik. Şöyle toparlamaya çalışayım: Kendilik algımız önemli ama bunu takıntı hâline getirmemek gerek. Artık ben de kendini berraklaştırma gibi konulara kafa yormasam iyi olacak.

31.03.2025, Pt.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder