Selam sevgili okur! Nasılsın, iyi misin? Sana da hitap etmez oldum; kendi kendime öylesine konuşuyorum artık. Oysa bu yazılar en azından biçim yönünden birer mektup gibi olacaktı, değil mi? Kusura bakma, hayatta neyi gerektiği gibi yaptım ki bunu yapayım? Sallapati gidiyorum işte!
Biliyorsun, ben çocukluğumdan beri bir şeyler yazarım, günlük tutarım. Az önce, bir
iki cümle karalayayım diye günlüğümü açarken bir aydınlanma yaşadım: Günlük
tutmanın kötü, hatta zararlı bir uğraş olduğunu anlayıverdim. İşin bu yönünü
hiç düşünmemiştim doğrusu. Günlük tutmak benim için hep eğlenceli, faydalı bir
alışkanlıktı. Evet, iyi tarafları elbette vardı; ama ciddi bir kötülüğünü de
fark ettim.
Günlük tutmak,
yaşamını boşu boşuna harcadığının çoğu zaman sıkıntı verici bir tesciliymiş
meğer. Yıllar geçtikçe anlıyorsun. Büyük bir komutan, siyaset adamı ya da sanatçı
falan olmayıp günlük tutarsan, bunu ısrarla sürdürürsen, zamanla, birbirinin
kopyası bir yığın değersiz gün(lük) birikiyor. Bu yığın, renksiz ve boşa
geçirilmiş bir hayatın acı verici dökümleri olarak karşında dikilip duruyor. Oysa
günlük tutmamış olsan böyle bir belgeselle işin olmayacaktı, değil mi? Hatta adına
hafıza dediğimiz, kolayca manipüle edilen bir aygıt sayesinde geçmişini daha
merhametli bir şekilde değerlendirecek, hoşuna giden anları çekip çıkaracaktın.
Böylece, kendinden memnun bir insanın duyduğu yaşama sevincini sen de
duyacaktın.
Ama sen ne
yaptın? Kendine bunu bile çok gördün. Yaşama beceriksizliğinin türlü
örneklerini, bunların verdiği acıyı gün gün kaydettin. Belki de yanlış yaptın; bir
daha düşün bu işi, olur mu?
03.05.2025, Ct.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder