6 Eylül 2025 Cumartesi

ARARKEN DE DEĞİŞMEK

Nasıl bir çevrem varsa yaşama biçimlerine, dünya görüşlerine imrendiğim tek kişi gelmiyor aklıma. Hemen herkesi aynı telaş veya kaygı ya da bunlarla çeliştiği iddia edilebilecek bir kayıtsızlık içinde görüyorum. Tam bu noktada şu soru yankılanıyor kafamda: Sen nasıl istediğin hayatı yaşayamıyorsan, erteliyorsan, millet de benzer bir durum içinde olabilir; başkalarına bakacağına, onlardan bekleyeceğine, sen kendin girişsene işe! Elbette, kafamda gelişiveren bu soru veya itiraz da gerçeğin sadece bir yönüne dokunuyor, her şeyi açıklayamıyor. Çünkü çevremin “yetersizliği” sadece bu konuda değil, daha pek çok konuda söz konusu.

Ben her şeyden önce, hep bir arayışın insanı oldum. İnsanın dünyaya bir şeyleri aramak için geldiğine inanıyorum, belki de hiçbir zaman bulamayacağı bir şeyi aramak için geldiğine. Pek çok konuda bir konformist gibi yaşasak bile peşinde olduğumuz bir şey olmalı. Aşk olabilir bu, sanatsal bir yaratım olabilir, neyi arayacağını aramak bile olabilir…

Tabii şunun da farkındayım: Böyle bir durum, yani bir arayış içinde olma, insanlık tarihinin de gösterdiği gibi hiçbir zaman geniş yığınların sahip olduğu bir özellik olmamış. Çok daha temel birtakım ihtiyaçlar insanı ömrünün sonuna kadar oyalamaya yetmiş. Dolayısıyla istek veya beklentimin sıradan ve yaygın bir şey olmadığını da biliyorum. Fakat böyle “tuhaf” insanlarla neredeyse hiç karşılaşmamış olmam benim bir şeyleri yapmadığımı veya yanlış yaptığımı gösteriyor. Asıl sorun bu değil, çünkü bu tespiti uzun zaman önce yapmıştım. Acı olan, bazen kendimi hırpalamama yol açan şey, hâl böyle olmasına rağmen bir değişiklik olmaması.

Yine aynı sona geldim: Çabala, hareket et, değişiklik yap! Bir şeyi yapman gerektiğini bilmenin ne anlamı oldu ki şimdiye dek? Demek ki sahip olduğun farkındalık eyleme geçmene yol açmıyorsa seni üzüp duran bir sıkıntıdan başka bir şey sayılmayabilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder