Yığınlarla arandaki farkın kapanmasının imkânsız olduğunu ne kadar erken anlarsan o kadar iyi. Ben uzun zaman bir fark olduğunu bile kabule yanaşmadım. Farkı kabul ettikten sonra da epey bir süre bu farkın kapanabileceğini zannettim. Derken yaş ilerledi, bugünlere geldim. Artık kabul ediyorum. Bazı farklar kapanmaz. Yazgı mıdır nedir, tartışılır belki, ama kapanmaz. En ufak bir umudumuz olmamalı kapanacağına dair. Zaten böyle bir farkla doğmuş olmanın acısı yetmezmiş gibi bir de umuda kapılarak hüsrana uğrayıp durmanın acısına ne gerek var!
Lâmı cimi yok bu
işin! Eskiden de şimdi de büyük ihtimalle gelecekte de böyle. Elbette, daha yirmi
yaşında olmamalı bu kabul. Zaten o yaşlarda kolay kolay söz konusu olmaz; kişi
farkın farkına bile varamaz belki, geçtim farkın kapanır mı kapanmaz mı
olduğunu anlamayı. Ama çok da geç kalınmamalı, insan, otuzlu yaşlarda, hadi
bilemedin en geç kırkta bu olguyu kabul etmeli.
Belki şöyle bir
itiraz gelebilir: Farkın kapanmayacağını erken kabul edebilmek, farkın
derecesiyle ilgili değil mi? Olabilir, yani kişi yığınlardan çok farklıysa daha
erken anlar belki bunun kapanmayacağını. Ama bu konu çok su götürür, hiç
girmeyelim. Çok mu farklıyız, az mı farklıyız tartışmayalım. Sonuçta farklıyız,
değil mi? Tamam. Kapanmaz bir fark olduğunu erken anlayalım, diyorum. Uğraşmayalım,
keyfimize bakmaya çalışalım. Çünkü kapanmayacak bir farkı kapatmaya çalışmak
acı verici ve boş bir çaba olacaktır.
Peki, ne yapacağız? Yani kabul ettikten sonra. Keyfimize nasıl bakacağız? Öncelikle şunu yapacağız: Farkın doğurabileceği tehlikelerden, bize bu farkı hatırlatıp duracak ortamlardan, ilişkilerden mümkün olduğunca kaçacağız. Mümkünse kapanmaz farkla doğanlar arasında olmaya çalışacağız, onlardan birkaç kişi bulup yalnızlıktan kurtulmaya çalışacağız. Hepsi bu!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder