27 Kasım 2020 Cuma

SEÇME İKİLEMİ (RENATA SALECL)

(Salecl, Renata, Seçme İkilemi, Çev. Barış Engin Aksoy, Metis Yayınları, İkinci Basım: Mayıs 2016, s. 136.)

https://www.youtube.com/watch?v=NRXCxJGQ4KY&ab_channel=TED adresindeki pek heyecanlı yazardan bu kitap sayesinde haberdar oldum. Bu arada eski kocası bizim meşhur filozofumuz Slavoj Žižek imiş J. Magazine başka bir zaman gireriz, size Žižek’ten de şu güzel videoyu https://www.youtube.com/watch?v=luTPBas7GDk&ab_channel=%C3%87eviriKonu%C5%9Fmalar sunup esere geçeyim.

Arka kapaktaki şu satırlar kitabı güzelce tanıtıyor:

“Günümüzde birçok konuda bizi bunaltacak kadar fazla seçenekle karşı karşıyayız. Marketteki peynir veya deterjan reyonlarından ev eşyalarına ve telefon servislerine kadar tüm tüketim ürünlerinde bizi zorlu seçimler bekliyor. Evet, tükettiğimiz ürünleri seçmekte —belli sınırlar çerçevesinde— özgürüz. Peki ya daha hayati meselelerde? Mesela parçası olduğumuz sistemi seçme şansımız var mı?

Seçme İkilemi'nde Renata Salecl her şeyden önce kapitalist düzenin sunduğu içi boş seçeneklerle bireyleri nasıl hayatlarını istedikleri gibi şekillendirebilecekleri yanılsamasına sevk ettiğini gözler önüne seriyor. Ona göre modern kapitalist toplumda yaşam tercihleriyle tüketici tercihlerine aynı muamele yapılıyor: "Doğru duvar kâğıdını ya da saç kremini bulmaya çalışır gibi 'doğru' hayatı bulmaya çalışıyoruz." Dahası, dört bir yandan gelen "Kendin ol!" buyruklarının baskısı altında sürekli kendimizi "keşfetmeye" ve "geliştirmeye" çabalıyor, tüm enerjimizi kendimize harcadığımızdan toplumsal değişim için gereken perspektifi kaybediyoruz. Yaşadığımız daimi kaygı ve tatminsizlik de cabası.

Kitapta ayrıca gündelik hayatta —örneğin aşk ilişkilerinde veya çocuk sahibi olup olmama konusunda— karşımıza çıkan zor seçimlerde devreye giren rasyonel ve irrasyonel mekanizmalar da irdeleniyor. Yalın anlatımı, keskin gözlemleri ve isabetli tespitleriyle Salecl, seçme konusu üzerinden insan psikolojisinin çetrefil labirentlerine ışık tutuyor.”

Şimdi de altını çizdiğim yerlerden birkaç alıntı yapayım dedim; ama o kadar çok yeri çizmişim ki bir “seçim zorbalığı”yla karşı karşıya kaldım J. Yine de birkaç tane yapayım:

“Postmodern profesyoneller yaşamın kendisini işlenecek, gözden geçirilecek, geliştirilecek bir tür sanat eseri veya proje olarak görüyor ve başarı, bu eserin olabildiğince eksiksiz bir ifadesinden oluşuyor. Dolayısıyla seçme fikri radikalleşmiş durumda; artık yaşamdaki her şey, toplumun öne çıkardığı mutluluk ve kendini gerçekleştirme idealine yaklaşmak amacıyla dikkatle verilmesi gereken kararlardan ibaret gibi görülüyor.” Sf. 25.

“Kapitalizm köleyi özgürlüğüne kavuşturur ve tüketici haline getirir, ama sınırsız tüketimin ucunda tüketicinin kendi kendini tüketmesi vardır.” Sf. 59.

Seçimlerimizin irrasyonelliğini sürekli vurgulayan yazar, aşk seçimlerinin de rasyonellikle pek ilgisi olmadığını ise şöyle dile getiriyor:

“Çoğu zaman içimizde farkında olmadığımız bir şeye hitap eden davranışlara, görünüşlere ve acayipliklere âşık oluruz. Aşk, rasyonel niyetlerimizi altüst edebilen bilinçdışı seçimlerimize fazlasıyla bağlıdır.” Sf. 71.

Yazarın konudan biraz uzaklaştığı şu cümle de hoşuma gitti. Kendimizi sevmemizi salık veren kişisel gelişim kitaplarını epey hırpaladıktan sonra şunları yazıyor Salecl:

“Asıl sorun, hâlâ başkaları tarafından sevilmeyi umuyor olsak da, kendini sevmeyi bu kadar öne çıkaran bir kültür içinde başka birini sevmenin gittikçe güçleşmesidir belki de.” Sf. 65.

Bu okunası eserin son paragrafı yazımızın da son paragrafı olsun:

“Meşhur John Lennon şarkısının sözleriyle: “Sen başka planlar yaparken / başına gelen şeydir hayat.” Aynısı seçim için de geçerlidir: Seçimler hakkında düşünmek ile seçim yapmak farklı meselelerdir. Ama seçim zorbalığını kabul mü yoksa ret mi edeceğimizi seçebiliriz — ilk adımımız da sunulan şeyin aslında ne olduğunu anlamak olabilir.” Sf. 126. 

27.11.2020

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder