Zweig’la devam ediyoruz, nihayet Korku’yu da okuduk. Bu eser de yazarın çok sayıdaki novellalarından biri. Bu türü daha çok sevmeye başladım. Olay örgüsünü, kahramanları akılda tutmak için zorlanmıyor insan novella okurken, gün içinde de okuyup bitiriyor. Bu keyif ayrı, tuğla romanlarda yaşanan cinsten bir şey değil.
Korku’nun konusu şöyle: “Rahat ve korunaklı bir yaşam süren saygın
bir kadın, sekiz yıllık evliliğinden sıkılmış, burjuva dünyasının kozasından
çıkarak kendini genç bir piyanistin kollarına atmıştır. Ancak bu gizli
ilişkiden haberdar olan bir şantajcının ansızın zuhur etmesiyle, hayatında yeni
farkına vardığı bütün güzellikleri yitirme tehlikesiyle karşı karşıya kalır ve
kahredici bir korkunun pençesine düşer.” (Kapaktan)
Keyifle, heyecanla okudum Korku’yu. Şu ana kadar okuduklarım arasında en beğendiğim eseri olabilir, çok güzeldi gerçekten.
Hoşuma giden birkaç cümleyi alayım:
"Irene'ye bu kez de, surat asmayı sürdürerek ve kendini nedensizce geri çekip değerini yükselterek oynayacağı bu yeni oyun çekici gelmişti. [s. 12]"
"[Irene, âşığının] [e]vine gitmeyişinin asıl nedenine hiç değinmeden, belirsizlikleriyle genç adamı daha da kışkırtan imalarla oynayıp durdu. Bu kez âşığının istekleri karşısında ulaşılmaz kaldı ve vaatlerde bulunmaktan da kaçındı, çünkü bu gizemli ve ani çekilmesinin onu ne kadar kışkırttığını hissetmişti... Yarım saatlik hararetli bir sohbetten sonra hiçbir sevecenlik göstermeden, hatta vaadinde bile bulunmadan oradan ayrıldığında, sadece genç kızlığından tanıdığı çok tuhaf bir hisle için için tutuşuyordu. [s. 13]"
"[Irene] utanç dolu bir şaşkınlıkla fark etti ki, kocası kişisel görüşlerini ona hiçbir zaman aktarmamış, ama öte yandan kendisi de bir sorununu ona içtenlikle açmamıştı. [s. 18]"
"[Irene] [b]ir anda yaşamın tüm zenginliğini hissetmeye başlamıştı ve artık yaşamında tek bir saati bile anlamsız geçirmeyeceğini biliyordu. [s. 38. Sayfa 37'deki satırlar da Zweig'la ilgili genel bir değerlendirme için kullanılabilir.]"
"Korku cezadan çok daha beterdir, çünkü ceza bellidir, ağır da olsa, hafif de, hiçbir zaman belirsizliğin dehşeti kadar, o sonsuz gerilimin ürkünçlüğü kadar kötü değildir. [s. 45]"

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder