(Verne, Jules, Zacharius Usta, Fransızca aslından çeviren: Alev Özgüner, İş Bankası Kültür Yayınları, 10. basım, Ağustos 2020, İstanbul, s. 49.)
Jules Verne'i (1828-1905) çocukluk yıllarımdan tanıyorum. Adları şimdi daha bir sadeleştirilmiş fantastik öyküleri vardı onun: Seksen Günde Devriâlem, Denizler Altında Yirmi Bin Fersah gibi.
Yıllar sonra onun bu güzel novellasını okurken çocukluğuma gitmedim diyemem. Cin Ali serisini, Edmondo de Amicis'in Çocuk Kalbi'ni hatırlıyorum, Ömer Seyfettin'in severek okuduğum öykülerini... Birkaç tane de aklıma gelmeyen kitap olduğunu varsaysam bile fakirlikten kurtulamıyor çocukluğumun kitap dünyası. Kitaplarla asıl ve yoğun ilgim yeni yetmeliğimle başladı. Lise yıllarımda ise birkaç rafı rahat dolduruyordu kitaplarım. Adımın ve lisemin adının bulunduğu bir kaşe yaptırmış, kitaplarıma basmıştım. Lisede -hazırlık veya birinci sınıf olabilir- ilgi duyduğum kaşe olayları, etiket metiket ve titr işleri sonradan hoşlandığım şeyler olmaktan çıktı; bir daha da hiç kaşe yaptırmadım. Bu arada, sipariş verirken kaşecinin "kaşe senin neyine" der gibi baktığı o kaşeyi hâlâ saklıyorum :)
Kitap kitaba götürür, derler. Kitaplar neye götürmez ki insanı? Ama konuyu dağıtmayayım, bu hoş novelladan bahsedeyim biraz: Zacharius kusursuz saatler üreten ünlü bir ustadır. "Saat maşası"nı icat etmiş, bu icadıyla kibre kapılmış ve ölümsüz olma sevdasına düşmüştür. Ölümsüzlüğün peşinde Zacharius Usta'yı nasıl bir son beklemektedir acaba? Okumalısınız...
---
"Yaşadığımız bu kahrolası
çağda, mutluluk dolu bir güne uyanacağımız ne malum? [s. 5]"
""Ölüm bu!'' diyordu
Zacharius Usta, boğuk bir sesle. ''Ölüm bu!.. Varlığımı dünyaya dağıttığıma
göre yaşayacak ne kadar ömrüm kaldı artık! Çünkü ben, Zacharius Usta, imal
ettiğim bütün bu saatlerin yaratıcısıyım! Bu demir, gümüş ya da altın kutuların
her birine ruhumun [s. 8] bir parçasını hapsettim! O lanet olası saatlerden biri
ne zaman dursa, kalbimin durduğunu hissediyorum, zira saatleri kalp atışlarıma
göre ayarladım!" [s. 9]"
"Hayat nedir biliyor musun
evladım? Varoluşu meydana getiren şu zembereklerin hareketini kavradın mı?
Kendi içine baktın mı? Hayır; halbuki bilimin gözünden baksaydın, Tanrı'nın
eseriyle benim eserim arasında var olan sıkı ilişkiyi görürdün, çünkü
saatlerimin mekanizmasını, onun yarattığı canlıdan kopyaladım. [s. 15]"
---
Not: Haldun Taner,
On İkiye Bir Var öyküsünde
Zacharius Usta'dan etkilenmiş gibi geldi :) İki eseri de okuyanlardan konuyla ilgili dönüş almak isterdim doğrusu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder