Karmaşık Duygular'da
uzunlu kısalı yedi hikâye var: Ormanın Üzerindeki Yıldız (1-11), Erika
Ewald'in Aşkı (13-60), Unutulmuş Düşler (61-67), Alacakaranlık
Hikâyesi (69-102), Zıt İkizler (103-129), Bir
Yüreğin Çöküşü (131-165) ve Karmaşık Duygular (167-256).
Ormanın Üzerindeki Yıldız,
imkânsız bir aşkın intiharla sonuçlanan kısa bir öyküsüdür.
Erika Ewald'in Aşkı da
aşkın cinsellikle ilişkisine dair önemli şeyler söyleyen başka bir aşk öyküsü.
Şu cümleler altını çizdiğim satırlardan:
"Bir süre aralarında bir
sessizlik hüküm sürdü; bunun nedeni beceriksizlik değil, aksine incelikli bir
[s. 17] eğitim almış olan insanların bayağı bir sohbetin başlamasından
duydukları o belirsiz korkuydu. [s. 18]"
"Büyük bir insan değilim
ben... ben, kendi kendine yetmenin güveniyle hayata üstün gelenlerden değilim.
Öyle olmayı isterdim, ama değilim. Ben yaşama yapışan biriyim, sevdiği şeylere
istek duyan biriyim alt tarafı. Bütün erkekler nasılsa ben de öyleyim, bir
kadını sevdiğimde onu sadece onurlandırmıyorum... arzuluyorum da... Ve... seni
başkalarıyla aldatmak istemiyorum. Beni küçük görmeni istemiyorum. Bunu göze
alamayacak kadar sevgi duyuyorum sana... [s. 32]"
"Erika sonraki günleri
bekleyiş ve korku içinde geçirdi. Gizliden gizliye bir mektup, onun elinden bir
haber bekliyordu; kendisi de sert, acımasız suçlamalar, öfkeli sözcüklerle dolu
bir mektup yazma özlemi duyuyordu. Çünkü bir son istiyordu, geçmişin üzerine
örtülecek ve onun gelecekteki günlerine gizlice karışmasını engelleyecek bir
bitiş istiyordu. [s. 39]"
"[...] pes etmek istemeyen
ve sıradan mutluluğa yüz çeviren mutsuz Madam Bovary'yi tekrar
eline aldı. [s. 41]"
"Her şey olması gerektiği
gibi olmuştu; çünkü bazı insanlar dünyaya aşk için gelmezler, kavuşmanın acı
verici mutluluklarını taşıyamayacak kadar zayıf oldukları için onlarda sadece
beklentinin kutsal ürpertisi vardır. [s. 58]"
"Hayatın [s. 58] ağır
şiddeti onu etkileyemezdi artık; uğrunda mücadele ettiği büyük ve kutsal
huzura, yoğun ve ıslah edici bir acıdan geçmeden varılamayacağını, acının
yoluna girmeyen için mutluluk olmayacağını söyleyen derin hakikatin bilincine
varmıştı. [s. 59]"
Unutulmuş Düşler'e diğer
bir aşk öyküsü, diyebiliriz; bir gençlik aşkının yıllar sonra karşılaşan
özneleri tarafından hatırlanışı... Şu cümleler de bu öyküden:
"Tam olarak itiraf edilmeden
yaşanmış bir gençlik aşkının tatlı, hafif havası, insanın aslında bir daha
görmeyi, bir daha yaşamayı arzulamasına rağmen uyanırken küçümseyerek dudak
büktüğü bir düş gibi, bütün o sarhoş edici tatlılığıyla içerinde uyanmıştı. Sa-
[s. 63] dece arzulayan ama talep etmeye cesaret edemeyen, sadece vaat eden ama
vermeyen bir yarım kalmışlığın güzel düşü. [s. 64]"
Alacakaranlık Hikâyesi'nde
de konumuz aşk. Öyküde yaşananların inandırıcılığı görece zayıf, fakat
anlatıcının okurla sohbet eder tarzdaki anlatımı çok hoş. Şu alıntı da bu
öyküden:
"Bir kadını sevmekten uzak
yaşayan o erkeklerden biri haline geliyor, çünkü hayatının tek bir anında, her
iki duyguyu da, sevmeyi de sevilmeyi de öylesine eksiksiz birleştirmiş olan
genç adamı, daha toy bir oğlanken titreyen, ürkek ellerine kendiliğinden gelmiş
olanı tekrar aramaya zorlayan bir özlem yok artık. [s. 101]"
"Üstünkörü tanıdığım
insanlara tuhaf hikâyeler yakıştırdığım, bütün kaderlerini kurduğum ve sonra
rahatlıkla onları tekrar kendi dünyalarına, kendi hayatlarına terk ettiğim için
mi gülümsüyorsun acaba? Yoksa aşka teğet geçen ve bir anda bu tatlı rüya
bahçesini sonsuza kadar yitiren bu delikanlı için kederleniyor musun? Bak, ben
bu hikâye hüzün ve kasvet dolu olsun istememiştim, ben sadece aşka hazırlıksız
yakalanan bir delikanlıdan söz etmek, onun bir kıza, bir başka kızın da ona
âşık oluşunun hikâyesini anlatmak istemiştim. Fakat akşam karanlığında
anlatılan hikâyelerin hepsi yollarını şaşırıp hüznün sessiz patikasına
girerler. Alacakaranlık bütün tülleriyle üstlerine iner, akşamın içinde barınan
tüm keder, yıldızsız bir gök gibi üstlerine kapanır, karanlık damla damla
kanlarına karışır; işte o zaman içlerindeki bütün o aydınlık ve rengârenk
sözcükler, sanki insanın kendi hayatından çıkıyormuşçasına yoğun ve ağır bir
tını kazanır. [s. 102]"
Zıt İkizler, uçlarda yaşayan ikiz kızların öyküsü. Yazar başlığın
altına “Mizahi bir masal” diye belirtmiş. Şu satırlar da Zıt İkizler’den:
"Zira yaratıcı, erkeklerin
duyularını bir şekilde ters programlamıştır, öyle ki kadınlardan her zaman
onların verebileceklerinin tersini beklerler, biri kolayca bedenini sunuyorsa
bunu teşekkürle karşılamak yerine, sadece masumiyeti bağlılıkla sevebilecekmiş
gibi davranırlar. Fakat bir kadın masumiyetini savunduğu zaman da koruduğu şeyi
elinden almak için çıldırırlar. Böylece erkeğin hiçbir talebi, içindeki
ikililiği doyuramaz, dolduramaz; bu sonsuz karşıtlık oyunu, tenle ruh arasında
gidip gelir[.] [s. 114]"
"Güçsüz bir kadın […],
erkeklerin hileleri ve baştan çıkarışları karşısında asla direnemezdi ve yaşamı
boyunca bir kadının, kendisi istemese bile karşıdan ısrar geldiğinde erkeğin
aşkına karşı direnebildiği tek bir örnek bile görmemişti. [s. 117]"
"[…] zaten güzellik
kadınlardan uçar uçmaz bilgelik güle oynaya gelir yerleşir. [s. 127]"
Bir Yüreğin Çöküşü, en sevdiğim öykülerden biri oldu. Sabahattin
Ali’nin Raif Efendi’sini, Dostoyevski’nin ezik karakterlerini hatırlattı bana. Ayrıca,
yazarın pasifist* düşüncelerinin aile kurumundaki bir yansıması gibi geldi. Öyküden
ayrı ve gereksiz bir açıklama gibi görünen ve öykünün ilk paragrafı da olan şu paragrafı
çok beğendim:
"Bir yüreği derinden sarsmak
için, kader her zaman sıkı bir hazırlığa ve şiddetli bir darbe indirmeye
gereksinim duymaz; onun dizginsiz biçim verme arzusunu asıl kışkırtan, sudan
bir sebeple yıkım yaratmaktır. Biz insanlar, bu ilk hafif dokunuşa kendi
kısıtlı lisanımızla sebep deriz ve önemsiz bir sebebi çoğu kez şaşkınlık
içinde, yol açtığı muazzam sonuçlarla karşılaştırırız; fakat bir hastalığın
teşhisin konmasından çok önce başlaması gibi, bir insanın kaderi de aynı
şekilde, olaylar belirginleşip görülür hale gelmeden önce işlemeye başlar.
Kader her zaman, bir insanın bedenine dıştan dokunmadan çok önce zihninde de,
bedeninde de, içten içe yönetimi ele almış olur. Kendinde olup biteni fark
etmek demek, artık kendini savunmaya geçmek demektir ve çoğunlukla boşa giden
bir çabadır bu. [s. 131]"
Karmaşık Duygular, yazardan okuduğum onlarca öykü veya novelladan bir
yönüyle ayrılıyor. Yazar bu novellasında da aşkı konu ediniyor gerçi, fakat bu
aşk bildiğimiz türden bir aşk değil; burada tarafların ikisi de erkek. Şu uzun alıntılar
da bu öyküden olsun:
"Yaşadığımız anların haddi,
hesabı yoktur, ama yine de bütün iç dünyamızı altüst eden, her zaman tek bir
saniye, tek bir an olur ya, işte o an (Stendhal bunu betimlemiştir), daha önce
bütün özsuları içine çekmiş olan çiçeğin şimşek çakar gibi kristalleştiği andır
– bu an, yaratılış anına benzeyen ve aynı onun gibi, insanın kendi
hayatının sıcak rahminde sakladığı, görünmez, dokunulmaz, sezilmez, sadece
yaşanabilen bir sırdır. Bu sır, insan zihninin hiçbir bilgisiyle hesaplanamaz,
sezginin hiçbir büyüsü onu çözemez, ancak çok ender olarak duyguyla
yakalanabilir. [s. 168]"
"Bazı ani sarsıntılar ve iç
kabarmalar vardır ki, tekrar anlatıldıklarında kulağa duygusal gelirler, bunlar
ancak iki kişi arasında beklenmedik bir duygu patlamasıyla yaşandığında ve
sadece bir kereliğine sahici olabilirler. [s. 176]"
"Her olgu, her insan daima
en yanıp tutuştuğu anda tanınır. [s. 181]"
"[…] bugüne kadar bağlı
kaldığım yeni bir tutku keşfetmiştim: Tüm dünyevi hazları sözcüklerin ruhunda
hissetme isteği. [s. 186]"
"İlk kez bir evliliğin dışa
karşı ne sırlar saklayabileceğini sezinledim. [s. 200]"
"[…] genç bir insan için belirsiz varsayımların sinir bozucu oyunundan
daha rahatsız edici, daha uyarıcı bir şey olamaz, başka zamanlarda
orada [s. 201] burada avare dolaşan hayal gücü, peşine düşülecek bir av
gördüğünde yeni keşfettiği bir iz sürme hazzıyla yanıp tutuşmaya
başlar. [s. 202]"
"Kendisi zaten bir güzellik olan gençliğin güzelleştirmeye
ihtiyacı yoktur: İçindeki gücün aşırı canlılığı onu trajik olana sürükler
ve [s. 202] hüznün henüz deneyimsiz olan kanına ağır ağır karışmasına
isteyerek izin verir. İşte, gençliğin her türlü tehlikeye hazır
olmasının ve ruhun tüm acılarına kardeşçe elini uzatmasının nedeni de budur.
[s. 203]"
"[…] ateşli bir tut- [s.
205] kunun karşısında aklın hükmü yoktur[.] [s. 206]"
"[…] her şeyi duyguların
müzikalitesiyle şekillendiriyor, düşüncelerini harekete geçirebilmek için her
zaman bir başlangıç sesine gereksinim duyuyordu. Bu çoğunlukla, söyleminin
akışı içinde duyduğu heyecanla elinde olmadan geliştirip dramatik bir sahneye
dönüştürdüğü bir imge veya cesurca bir benzetme oluyordu. O zaman bu
doğaçlamalarının şimşekli ışığından her yaratıcılığın içinde bulunan o muhteşem
doğallık fışkırıyordu[.] [s. 208]
"Eğer böyle yüceltici bir
tutku, en saf haliyle bile, bir kadına yönelikse, bilincine varılmasa da bedensel
bir bütünleşmeyi arzular, doğa bedeni yaratırken en yüce birleşmenin esasını
hazırlamıştır. [s. 214]"
"Sevinçten titriyordum,
çünkü hiçbir şey ruhumuzu, yakıcı bir isteğin birdenbire yerine gelmesi kadar
altüst edemez. [s. 221]"
"Zahmetle doğrulup bana bütün yaptıklarını –beni nasıl uzaklaştırdığını, sonra peşime düştüğünü ve tekrar kendine çektiğini, bana karşı nedensiz, sebepsiz sert davrandığını– şikâyetle, bağıra çağıra, zaman zaman tıkanan bir sel gibi yeniden boşaltmam da istemim dışı gerçekleşti. Bana eziyet etmesine rağmen ona sevgiyle bağlı olduğumu, ondan sevgiyle nefret ettiğimi ve nefretle sevdiğimi söyledim. [s. 230]"
---
* "Pasifizm, uyuşmazlıkların çözümü ya da çıkar sağlama aracı olarak savaşa ve şiddete karşı olmak demektir. Pasifizm, uluslararası uyuşmazlıklara barışçıl yollarla çözüm bulunabileceği ve bulunması gerektiği inancından; askeri ve savaş kurumlarının ortadan kaldırılmasına yönelik çağrılara; toplumun herhangi bir şekilde devlet gücü aracılığıyla örgütlenmesine karşı olmaya (anarşist ya da liberteryen pasifizm); politik, ekonomik ya da toplumsal amaçlara ulaşmak için fiziksel şiddet kullanılmasının reddedilmesine; barış davasını savunmak için mutlaka gerekli durumlar dışında güç kullanılmasının mahkûm edilmesine (pasifisizm); kendini ve başkalarını savunmak dahil, her türlü koşul altında şiddete karşı olmaya dek uzanan, geniş bir düşünce yelpazesini kapsar." (https://tr.wikipedia.org/wiki/Pasifizm Erişim: 10.04.2021)

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder