17 Şubat 2022 Perşembe

KENDİME DÜŞÜNCELER (MARCUS AURELIUS)

(Aurelius, Marcus, Kendime Düşünceler, Yunanca aslından çeviren: Y. Emre Ceren, İş Bankası Kültür Yayınları, XII. Basım, Ağustos 2021, İstanbul, s. XI + 133.)

“Stoacı İmparator”, “Filozof İmprator” gibi unvanlarla verilen Marcus Aurelius’la (MS 121-180) bu eseri vasıtasıyla tanışmış oldum. Aurelius; Machiavelli’nin deyişiyle en iyi beş Roma imparatorundan sonuncusuymuş. Zalimliğiyle tanınanların yanında böyle filozof imparatorların da olduğunu bilmek güzel.

Kendime Düşünceler Stoacı düşüncenin tanınmış eserlerinden biriymiş. Okuyunca bu özelliği kolayca anlaşılıyor zaten; Aurelius, eserinde Stoacıların erdemlerini bıkıp usanmadan tekrar tekrar dile getiriyor: Doğaya uygun yaşam, bilgelik, şöhrete kapılmama, kadere ve ölüme razı olma, kamu yararını gözetme… Bu erdemler okura pasifliği, bir köşeye çekilmeyi çağrıştırsa da Aurelius bu tavrı hoş görmüyor; çalışıp çabalamayı, yardımsever ve hoşgörülü olmayı tavsiye ediyor.

Bir şey daha… Eseri okurken meşhur bir özdeyiş çınladı durdu kafamda: Yeryüzünde önceden söylenmemiş bir söz yoktur. Yaklaşık iki bin yıl önce söylenen, hem de oldukça düzgün bir şekilde dile getirilen bunca sözü okuyunca o özdeyişe hak vermeden edemedim. Tam da burada Guénon’un şu sözü geldi aklıma: “Filozoflar için önemli olan ‘orijinal’ olmaktır; bunun için gerçeği feda etmek gerekse bile. Geleneksel bir uygarlıkta bir adamın bir düşünce üzerinde mülkiyet iddiasında bulunmaya kalkışması düşünülemeyecek bir şeydir. Eğer bir düşünce doğruysa onu kavrayabilen herkese ait demektir, eğer yanlışsa o zaman da onu düşünmüş olmakla övünmenin bir anlamı yoktur. Doğru bir düşünce ‘yeni’ olamaz, çünkü doğruluk insan zekâsının ürettiği bir şey değildir. ‘Doğru’ bizden bağımsız olarak vardır ve bize düşen de sadece onu ‘kavramak’tır.” Sanırım bu “Filozof İmparator”, Guénon’un eleştirdiği filozoflardan biri değil.

Keyifli okumalar dilerim herkese…

***

Gerçek bir Romalı gibi her zaman uğraşlarınla ciddiyetle ilgilen; bunları titizlikle, bozulmamış bir ihtişamla, şefkatle, özgürlükle ve adaletle gerçekleştirmek ve diğer uğraşların hepsinden kurtulup kendine boş zaman yaratmak kendi elinde. Yaşamının son günüymüş gibi, işlerinde amaçsızlıktan, inandığın düşünceden heyecanla dönmekten, riyakârlıktan, kendini beğenmişlikten ve paylaşılmış şeylere karşı duyduğun hoşnutsuzluktan kurtulursan her işini gayretle yerine getireceksin. Herhangi birinin dindar ve düzgün bir hayat yaşamasının ne kadar az şeyle mümkün olduğunu göreceksin. Çünkü tanrılar bu kaideleri kollayan birinden başka hiçbir şey istemez. (s. 15)

Aşağılıyorsun, bizzat kendini aşağılıyorsun ruhum! Kendini onurlandıracağın zaman gelip geçiyor. Çünkü herkesin tek bir yaşamı vardır ve seninki hemen hemen tamamlandı; kendine saygı duyan biri değil, diğer insanların ruhlarında kendi mutluluğunu arayan birisin. (s. 15)

Dışarıdan başına gelen herhangi bir olay mı üzüyor seni? İyi bir şey öğrenmek için kendine boş vakit yarat ve aylak aylak gezinmeye son ver. Diğer bir hataya da dikkat etmelisin artık: Hayatta yıpranmış, dürtüsünün ve düşüncesinin tamamını yönlendirecek bir amaca sahip olmayan kimseler, yaptıkları işlerde ahmakça davranır. (s. 15)

Doğaya uygun hiçbir şey kötü olamaz. (s. 19)

Demek ki yalnızca ölüme her an yaklaştığımız için değil, anlama ve kavrama yeteneğimiz daha önce azaldığı için de acele etmeli. (s. 21)

Başkalarının verdiği imkânla ışık saçan biri olma, başkalarının yardımıyla elde edilecek sükûnete ihtiyaç duyma. Özetle, bir adamın kendi başına dik durması gerekir, dik tutulması değil. (s. 24)

Artık daha fazla amaçsız dolaşma[.] [...] Kesinlikle gerçekleştirmek istediğin şeyler için hızlan, boş umutları defet, eğer kendinle ilgiliysen, hâlâ mümkünken kendi yardımına kendin koş. (s. 27)

Belki de ün düşkünlüğüdür seni yıpratan. Fakat her şeyin ne kadar çabuk unutulduğunu, her yanını saran sonsuz zaman uçurumunda yok olup gittiğini görüyorsun işte; alkışların boşluğunu, sana ün bahşedenlerin öngörülemez kaypaklığını ve tüm bunların sınırlandığı daracık alanı. (s. 30)

Bir başkasının karanlık mizacını umursama, doğru yolundan sapmadan ilerle. (s. 32)

Her şeyin kendine özgü bir güzelliği, bizzat kendisinden gelen ve eksiksiz bir güzelliği vardır; övgü bu güzelliğin bir parçası değildir. Övgü, övülen şeyi ne daha kötü, ne de muhteşem yapar. (s. 33)

Geçmiş ve geleceğin her şeyi yutan sonsuz boşluğunu, dibi görünmez uçurumunu düşün. Bunlar karşısında böbürlenen, yakınan, feryat eden, kendini boş yere perişan eden bir ahmak değil midir? Sanki dertlerimiz çok büyükmüş ve çok uzun sürecekmiş gibi. (s. 49)

"Hiçbir ruh, isteyerek hakikatten yoksun kalmaz," der Platon. Bu durum dürüstlük, ihtiyatlılık, iyi niyetlilik ve diğer erdemlerde de geçerlidir. Bunu hiç unutmazsan herkese karşı daha hoşgörülü olursun. (s. 74)

Senato'da ya da herkese yönelik sıradan bir konuşmada münasip ve açık konuş. Yalın ifadeler kullan. (s. 82)

Bu acınası yaşam şekline, bu söylenmelere, bu maymunluklara son ver artık. (s. 97)

Dürüstlük kendiliğinden anlaşılmalı. Yüzünde yazmalı, sesinde çınlamalı. Tıpkı sevgilinin, sevgilisinin bir bakışında her şeyi anlayabilmesi gibi dürüstlük baktığın an gözlerinden taşmalıdır. (s. 117)

İnsanın kendini diğer insanlardan daha çok sevmesine rağmen kendi hakkındaki yargısına, diğerlerinin düşüncesinden daha az önem vermesine hep şaşarım. (s. 126)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder