29 Nisan 2025 Salı

ÇORAP PEŞİNDE

Mülayim Uslucan renklileri çıkardı, kucaklayıp salondaki kurutmalığa taşıdı. Çamaşırları teker teker kurutmalığa serdi. O da ne? Çoraplardan birinin eşi yoktu. Kurutmalığın sağına soluna baktı, bir şey göremeyince makineye döndü. Tamburu çevirdi, sıkışmış olabileceğini düşünerek körükle tambur arasını yokladı. Tamburu birkaç kez daha çevirdi, ama hiçbir şey bulamadı.

“Demek taşırken düşürmüşüm,” diye düşündü. Makineye bakmaya gelirken gözüne çarpmamıştı. Adım adım kontrol ederek kurutmalığa kadarki mesafeyi taradı, ama nafile. Serdiği çamaşırları tek tek silkeledi, ters yüz etti; yine bir sonuç alamadı.

Tekrar banyoya yöneldi. Bu kez daha dikkatliydi. Geçmediği yerlere bile bakmaya başladı. “Olur ya,” dedi içinden, “kucağımdan düşen çorap, tam adımımı atarken ayağıma çarpıp fırlamıştır belki.” Ama yoktu. “Yer yarılıp içine girdi bu meret,” diye söylendi.

Makineyi bir kez daha kontrol etmeye karar verdi. Kazana tekrar baktı; makinenin sağına soluna, önündeki paspasın altına, antredeki yolluğun kenarlarına göz gezdirdi. Hatta girmediği hâlde mutfağa da bir uğradı. “Allah Allah, nerede bu çorap?” Daha önce benzer bir olay yaşamıştı. Bir keresinde çorap tambura yapışmış, öylece kurumuştu. Bant gibi çekip almıştı onu. “Ya makineden ya da serdiğim çamaşırların arasından çıkar yine,” diye umutlandı.

Sonra bir kahve yaptı. Koltuğuna yerleşip dinlenme faslına geçti. Oysa Mülayim Bey, yıkanacak kadar kirli bulmayıp kaldırdığı kadife pantolonunu kontrol etseydi, çorabın paçanın biraz yukarısında takılı kaldığını fark edecekti. Bazen bir şeylerden emin olmak, sadece zaman kaybettirir.

29.04.2025, Salı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder