Annem, babam rıza göstermedi. Bütün akrabalar tuhaf karşıladı. Bazıları bana acıdıklarını saklama gereği bile duymadı. Neymiş, 27 yaşında hiç evlenmemiş bir genç, kendinden on yaş büyük, üç çocuklu bir kadınla evlenir miymiş?
“Seviyorum,”
dedim, kestirip attım. “Seninki sevgi değil,” dedi babam, “âşıksın sen, fena
tutuldun.” Babam haklıydı; tuhaf bir çekilmeydi, bir baş
dönmesiydi benimki. Bilmez değildim, fakat aşkın gücünü kendime de, el âleme de
göstermek istiyordum. Kararlıydım.
Ta ki abim gibi
sevdiğim avukat arkadaşım Ömer’in dostça uyarısına kadar. “Beni dinlersen
vazgeç bu sevdadan Emre’cim,” dedi. “Üç çocuğu veya yaşından dolayı değil, boşanma
sebebini öğrendim.” Hemen ne olduğunu sordum. Ömer duraladı; gözlerini kaçırdı,
büronun penceresinden dışarı bakmaya başladı. Boş ver diyecek sandım. Ama bendeki
meraklı kararlılığı görünce sessizce, “İffetsizlik,” dedi.
“Olamaz!” diye
çıkıştım, “Üç çocuktan sonra mı aklına gelmiş iffetsizlik, saçma!” Yıkılmıştım. Perişan hâlimi gören Ömer ayağa
kalktı. O da çok üzgündü. Tek kelime etmeden yanıma geldi. Daha kollarını açmasına
fırsat vermeden sarıldım. Hıçkırıklarım odadaki klima sesini bastırdı. Ağladım…
Ağladım…
07.06.2025, Ct.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder