Öğleye kadar bir değişiklik yoktu. Hava yine aşırı derecede sıcak ve bunaltıcıydı. İkindin değişmeye başladı; bulutlar toplandı, yoğunlaştı. Akşama doğru, aniden, söz birliği etmiş gibi hep beraber yüklerini boşalttılar. Meraklı komşularıma katılıp uzun sürmesini dileyerek pencereden sağanağı izledim. Yağmur, içimde kopan fırtınalara inat yavaşladı, ama epey sürdü. Beklenen serinlik gece yarısına doğru hissedilmeye başladı.
Yağmur dinerken
kafamdaki sorgulamaların gürültüsü arttı. İçim rahat değildi. Dindar görüntüme
rağmen seküler bir hayat sürüyordum. Sigaraya başlayalı yıllar olmuştu. Pek sık
olmasa da alkol de alıyordum. Namaz niyaz yıllar öncesinde kalmıştı. Tesettür
mantomu bırakmış, tunikli bir geçiş sürecinden sonra işi tayt giymeye kadar
vardırmıştım. Doğrusu hiç kolay olmamıştı bunlar. Özellikle tunikli hâlime zor
alışmış, epey bocalamıştım. Sanırım hâlâ başörtülü olduğumdan bendeki bu
değişiklikler pek göze batmadı, hatta fark edilmedi bile. Biraz da bu sebeple, görüntümle
ilgili olarak asıl yapmam gereken şeyi yapmıyor ve ikiyüzlü davranıyormuşum
gibi hissediyordum. Artık bunun da zamanı gelmişti.
Gecenin bir
yarısı, arada sırada yürüyüş yaptığım, evimin yakınlarındaki geniş parka
gittim. Az da olsa serinleyen havada toprak ve çimen kokusu duyuluyordu. Yürümeye
başladım. Zaman zaman tekrar tekrar dinlediğim gençlik dönemimin ilahileri
çalınıyordu kulaklarımda. Uzun bir süre, yaşadığım dönüşümü yozlaşma olarak
görmüş, kapıldığım duygu selinde bir ilaç gibi sarılmıştım o ezgilere.
Yürüyüşümün
ikinci turunda başörtüm parmaklarımın ucundaydı. Terli saç diplerime değen
serinlikle ürperiyordum. Sadece kafa derim değil, bütün vücudum ürperiyordu. Bu
arada Ömer Karaoğlu susmuş, Eşref Ziya başlamıştı. Sanatçı, “Ağlama karanfil…”
dedikçe ağlayasım geldi. Tuzlu gözyaşlarım burnumun dibinden dudaklarıma aktı.
Omzumun üstünde dalgalanmaya başlayan marka eşarbım, işaret ve orta parmağımın
arasından son santimine kadar kaydı, hafif bir esintiyle kurtulup uçtu. Az
ileride, parkuru çimenlik alandan ayırmak için dikilmiş andızların içindeki
koyulukta kayboldu.
Yürüyüşümü sonlandırdım. Gözyaşlarımı sildim. Titreyen ellerimle bir sigara yakıp ter içinde, bunaltıcı yaz sıcağında enikonu üşüyerek evime döndüm.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder