31 Mart 2025 Pazartesi

KABULLENMEK

İnsanoğlu, yazgısının değişmez bir özelliğini, başına gelen bir belayı veya genel olarak bir olguyu kabullendikten sonra tekrar başa sarmadan edemiyor. Bir süre “Bu konuda benim yapabileceğim bir şey yok, böyle bir durumun varlığıyla devam etmeliyim hayata,” dese de zaman zaman bu kabullenişini unutuyor ve bir şeyleri değiştirmeye kalkıyor. Acaba neden kaynaklanıyor bu? Her şeyden önce insan doğası biraz böyle; gelgitler veya pişmanlıklar yaşaması normal. Bir çöküntü anında üstesinden gelemeyeceğini kabul ettiği bir sorunu, coşkulu bir anında kolaylıkla aşabileceğini düşünmesi olmayacak şey değil.

Sanırım önemli olan, böylesi süreçlerin yoğunluğu ya da düzeyi. Yani birtakım önemli konularda geriye dönüp durmanın, kendine acı çektirmenin anlamı yok! Son yazılarıma baktım da, açıkçası fazla yakınmalı, zırlamalı şeyler gibi göründü gözüme. İnsanı yıpratır bu tutum; gerek yok. Sağlıklı bir kendilik algısı bizi büyük ölçüde rahatlatacaktır aslında. Peki, bunu nasıl yapacağız? Evet, sorun da bu, değil mi? Bu iş kolay olmuyor.

Sürekli koşturuyor, bir şeylere yetişmeye çalışıyor gibiyiz. Düşünmek için durmamız gerek oysa. Ne olduğumuz neler yaptığımızla ilgiliyse, bir durup “Ne yapıyorum ben?” dememiz gerekmez mi? Belki de pek çok insan bunun farkında olduğu için, yani durup düşündüğünde iki arada bir derede kalmış zavallının teki olduğunu göreceği için, durmaktan özellikle kaçınıyor. Sallantılı hâliyle, tutamaksızlığıyla yüzleşmek istemiyor. Ben artık bu tavrı yadırgamıyorum.

Düşünenler ne yapıyor sanki? Büyük ihtimalle çok azının davranışları düşündükleriyle örtüşüyor. Ee, o zaman neden kafa ütülüyorsun? Nereden nereye geldik. Şöyle toparlamaya çalışayım: Kendilik algımız önemli ama bunu takıntı hâline getirmemek gerek. Artık ben de kendini berraklaştırma gibi konulara kafa yormasam iyi olacak.

31.03.2025, Pt.

29 Mart 2025 Cumartesi

EKONOMİK BİR İTİRAF

İdeolojilerin aslında birtakım ekonomik yorumlardan ibaret olduğunu borsa sayesinde anladım. Ekonomi bilmeyenlerin ciddiye alınmaması gerektiğini de. Çünkü din ve sanat gibi görece uzak alanlar da dâhil, doğrudan veya dolaylı olarak ekonomiyle ilgisi olmayan hiçbir etkinlik yokmuş.

İtiraf etmem gerekirse, benim hayatın anlamı veya bir dünya görüşü benimseme bağlamında ekonomiye gereken önemi vermemem, komünizm (aslında sosyalizm) gibi ideolojilerin öcü gibi gösterilmesine kanmamdan kaynaklandı. Nasıl kanmayacaktım ki! İnternet bu denli yaygın değildi ve etrafımda milliyetçi muhafazakâr veya dindar olmayan tek kişi yoktu. Onların söylemi de yoğun biçimde anti-komünistti. Bunun yanı sıra, ekonomiye gereken önemin verilmemesinin gelenek ve tasavvufla da bir ilgisi vardı; para elinin kiriydi, mala mülke tamah edilmemeliydi… Dervişâne mizacım da bunlara eklenince… Ve ben, açıkçası, çuvalladım. Duyarlılık ve zekânın beş para etmediğini, dürüst olmaya çalışmanınsa zavallıca görüldüğünü geç de olsa anladım.

Pişman mıyım? Evet, pişmanım. Bu vahşi Orta Doğu cangılında, benim gibi ekmeğini taştan çıkarma konusunda beceriksiz olan naif çocukların, zaaflarını makam ya da parayla telafi etmeye çalışmaları çok daha akıllıca bir tutum olabilirdi. Ama emin de değilim bu yargımdan; o yüzden “olabilirdi” diyorum zaten.

Ben artık büyük ölçüde boş vermiş durumdayım. Şunun şurasında kaç sene ömrüm kaldı ki! Ama gençlerin söylediklerimi es geçmemelerini dilerim; özellikle de yeterince yırtıcı olamayan mülayim çocukların. Hayalci olmayın gençler, ülkenizin dinamiklerini iyi okuyun. Bana “Eziğe bak! Bir halt olamamış, bize akıl vermeye kalkıyor,” demeyin. Çok büyük bir kısmınızın ileride yakındığım moruklardan bir farkı olmayacak kesin; fakat aranızdaki üç beş kişinin farklı olacağına da bir o kadar inanıyorum.

29.03.2025, Ct.

23 Mart 2025 Pazar

ÜŞÜRKEN ÜŞÜŞEN DÜŞÜNCELER

Geçen Pazar hava sıcaklığı 26 dereceydi. Hafta içi ise eksi 5 dereceye kadar düştü; kar yağdı, ayaz çıktı. Canım öyle üşümek istedi ki! Normalde soğuğu hiç sevmem. Şöyle düşündüm: “Belki de bu benim son kışım, bir daha hiç üşüyemeyeceğim; güzelce bir üşüyeyim.” İyi oldu; yüzüm ve kulaklarım başta olmak üzere baldırlarım, omuzlarım, bütün vücudum üşüdü.

Her gün “Bu son günüm olabilir” diye yaşanmaz elbette. Ama arada bir, o günün son günümüz olabileceğini düşünmek iyi gelir. Yaş ilerledikçe son günümüze yaklaştığımız da kesin. Dolayısıyla, özellikle yaşlandıkça hırslanmak, talihin bize o güne kadar bahşetmediklerini âdeta bir alacak gibi görüp acımasızca koparmaya çalışmak sağlıklı bir tavır değil bence. Daha da trajik bir ölüme ne gerek var!

Seksen doksan yaşında yaşlılar görüyorum; hiç ölmeyecekmiş gibiler. Para biriktiriyorlar, mal mülk edinmeye çalışıyorlar… Ben altmıştan sonrasını bonus olarak görüyorum. Uzun yaşayacağım, sağlığım bozulacak, acılar çekeceğim diye korkuyorum. Şuradan şuraya kıpırdamam daha fazlası için! İyi kötü bu yaşa gelmişim; son birkaç yılımı da dingin yaşayayım, sonra da ölüp gideyim, diye düşünürüm.

Aslında altmış bile geç. İyi bir planlama yapıp otuzdan sonrasını özgürce yaşamak kim bilir ne hoş olurdu! Tûl-i emel besleyenler uzun bir ömür sürse ne olacak? Daha acı bir hayat, daha acı bir son!.. Kendi adıma, her geçen yıl alacağın arttığı, tahsilinse zorlaştığı bir ömrün uzamasını pek de istemezdim.

23.03.2025, Pazar

16 Mart 2025 Pazar

YALAMA ORGANI

Bugün kendime bir soru sordum: Yabancı bir dil bilmeyi neden önemsiyorum?

Yurt dışına çıkınca sağlayabileceği kolaylık için değil. O dildeki eserleri orijinalinden okumak veya izlemek için de değil. Birtakım makamlara gelmek için işe yarıyor diye de değil. Bu türden işlevlerini YZ büyük ölçüde yerine getiriyor zaten. Ya niçin? Bir dille uğraşmak aynı anda hem eğlenceli ve kolay hem de sıkıcı ve zor olduğu için. Yani az buçuk mürekkep yalamış bir insan, bir dille hangi gerekçeyle uğraşmayabilir ki? “Sıkıcı ve zor,” dese, dilin aynı anda eğlenceli ve kolay olduğu ortada. “Eğlenceli ve kolay bir iş olduğu için ilgi duymuyorum,” dese, dilin aynı anda sıkıcı ve zor olduğu da açık. Yani kaçış yok!

Dil gibi ilginç bir yapıyı, karmaşık bir sistemi merak etmemek benim pek anlayabildiğim bir şey değil. Dili merak etmeyen insan, domatesin nasıl kızardığını, depremin nasıl meydana geldiğini ve daha bir sürü şeyi de merak etmez gibi geliyor bana. Bu derece bir meraksızlık da robota dönüştürür insanı. Böyleleri de hayatı verili (değişmez) kabul eder; sormaz, sorgulamaz muhtemelen.

Bir de dille ilgilenip de ilerleyemeyenler var. Bir(kaç) yabancı dil bilmek insanın zeki olduğunu göstermez belki, ama uğraşıp da bir tanesini olsun şöyle böyle öğrenememek kişinin pek de parlak olmadığının bir işaretidir.

“Ee, yani?” mi diyorsun sevgili okur? Yanisi şu: Mürekkep yalamak dille yapılan bir şey olduğuna göre, dilsizlik, cahilliğimizi gösteriyor olabilir.

13-15.03.2025

12 Mart 2025 Çarşamba

NASIL UTANMAZ OLDUM?

Selam sevgili okur, nasılsın? Ben bu aralar kendimle uğraşıyorum. Sanki son zamanlarımı yaşıyorum da arkamda kalanlara nasıl biri olduğumu anlatan bir şeyler bırakmam gerekiyor. “Bu adam şöyle şöyle biriydi,” diyebilecekleri bir berraklığa kavuşturmaya çalışıyorum kendimi. Yuvarlak ifadelere sığınmadan, en azından belli konularda, net olabildiğim konularda kendimi açmak istiyorum. Neden pek çok konuda mırın kırın ediyorum? Nedir beni uyumsuz veya geçimsiz kılan özelliklerim? Topluma, dünyaya, hayata nasıl bakıyorum? Bunca yıl yaşadım da ne oldu, nasıl bir sonuç çıkarıyorum yaşamımdan, yaşam deneyimimden? Bazı yaygın algılara, modern şartlanmışlıklara bakışım nasıl? Bu gibi şeyler işte.

Normalde kesin fikirlerden, acımasız genellemelerden hiç hazzetmem. Çoğu zaman arada bir yerlerde asılı kalırım, kafamda zorlu cenkler yaşar dururum. Doğrusu, hoşuma da gider bu durum; hayatta en keyif aldığım şeylerden biridir düşünmek çünkü. Ancak son zamanlarda gözlemlediğim aşırı akıl dışılık beni şaşırtıyor. Yeni nesilleri mi anlamıyorum, geri zekâlı oldum da farkında mı değilim? Müdanasızlığın zirvelerine çıktım da haberim mi yok? Bir çeşit erginleşme mi yoksa içinde bulunduğum durum? Sanırım birtakım örnekler vermemin sırası geldi.

  • Kan, irin, gözyaşı, ölümler, katliamlar… Bunlar şaşırılacak şeyler değil. Binlerce yıldır yaşanıyor ve muhtemelen yaşanıp gidecek de. Bu konulardaki sevgi pıtırcıklığını ve merhamet şovunu, samimilik barındırıyorsa zavallıca, barındırmıyorsa adice buluyorum.
  • Hayvan sevgisi… Hayvanların bir kısmını çok severim, bir kısmını hiç sevmem. İnsanın doğanın efendisi olduğunu düşünmemekle birlikte, bitki ve hayvanların birtakım haklara sahip oldukları düşüncesini komik buluyorum. Onlar insan, biz de hayvan olamayacağımıza göre aramızda bir hukuk mukuk söz konusu olamaz. Doğal dengeyi bozmadığımız sürece onların avlanmasına da karşı değilim; aksine avın yaygınlaşmasının yararlı olabileceğini düşünüyorum. Bir zamanlar yazdığım gibi, av demek, hayatın önemine dair sahici bir deneyim yaşamak demektir.
  • Cinsellik… Bu konuda bazı ilişki biçimlerinin normalleştirilmeye çalışılmasını, âdeta dayatılmasını doğru bulmuyorum; o kadar da değil yani.

Evet, şimdilik bu başlıklarla yetinelim. Yalnız, bir şey daha söylemek istiyorum: Yukarıdakiler veya farklı pek çok meselede, yığınlardan, baskın trendlerden farklı düşünüp düşünmediğimi umursamamaya çalışıyorum. Kınanmak veya utandırılmaktan çekindiği için içinden geçenleri söyleyemeyen geniş bir kesim var gibi geliyor bana. Valla, pek utanmıyorum artık. Hem kimden, neden utanacağım ki? Ben her gün yalan üstüne yalan kıvıran, üç kuruş için atmadık takla bırakmayan geri zekâlı arsızın tekiyim de onlar farklı mı?

11.03.2025, Salı

9 Mart 2025 Pazar

YZ’NİN ÇELİŞKİSİNİ BULDUM

YZ'yi darladım biraz. Şu soruyla başladım:
Presizpost: 1000 yılında 20 yaşındaki 500 kadınla aynı yaştaki 500 erkeğin evlenmesiyle oluşan bir topluluğun nüfusu 2000 yılında kaç kişi olurdu?
Bu soruyu çözmek için bazı varsayımlar yapmamız gerekiyor, çünkü gerçek nüfus artışı birçok faktöre (doğum oranları, ölüm oranları, göç vb.) bağlıdır ve bunlar soruda belirtilmemiştir. Ancak, matematiksel bir modelleme ile mantıklı bir tahmin yapabiliriz. Soruda, 1000 yılında 20 yaşındaki 500 kadın ve 500 erkeğin evlendiği bir topluluktan bahsediliyor ve 2000 yılında, yani 1000 yıl sonra, nüfusun kaç kişi olacağı soruluyor. Adım adım ilerleyelim:
Varsayımlar:
  1. Başlangıç Nüfusu: 500 kadın + 500 erkek = 1000 kişi.
  2. Üreme: Her çiftin (500 çift) çocuk sahibi olduğunu varsayalım. Ortaçağ koşullarında (1000 yılı civarı), bir ailenin ortalama 2-4 çocuğu hayatta kalırdı. Basitlik için her çiftin 2 çocuk ürettiğini ve bu çocukların hayatta kaldığını kabul edelim.
  3. Nesil Süresi: Bir neslin yaklaşık 25 yıl olduğunu varsayalım (yani insanlar ortalama 25 yaşında çocuk sahibi oluyor).
  4. Nüfus Artışı: Her nesilde nüfus, doğan çocuk sayısına bağlı olarak artar, ancak ebeveynler zamanla ölür. Basit bir modelde, her nesilde nüfusun sabit kaldığını veya geometrik olarak arttığını düşünebiliriz.
  5. 1000 Yıl: 1000 yıl, yaklaşık 1000 / 25 = 40 nesile denk gelir.
Basit Model (Sabit Nüfus):
Eğer her çift sadece 2 çocuk üretiyor ve bu çocuklar ebeveynlerinin yerini alıyorsa (yani nüfus artışı sıfır), nüfus her nesilde 1000 kişi olarak sabit kalır. Bu durumda, 2000 yılında nüfus hâlâ 1000 kişi olurdu. Ancak bu, gerçekçi bir senaryo değil, çünkü tarihsel olarak nüfuslar uzun vadede genellikle artar.
Geometrik Artış Modeli:
Daha gerçekçi bir yaklaşımla, her çiftin 2’den fazla çocuğu hayatta kaldığını varsayalım. Diyelim ki her çift ortalama 4 çocuk üretiyor (ve bunların hepsi yetişkinliğe ulaşıyor):
  • 1. Nesil: 500 çift × 4 çocuk = 2000 çocuk. Ebeveynler ölünce, nüfus 2000 olur.
  • 2. Nesil: 2000 kişi → 1000 çift × 4 çocuk = 4000 çocuk. Nüfus 4000 olur.
  • 3. Nesil: 4000 kişi → 2000 çift × 4 çocuk = 8000 çocuk. Nüfus 8000 olur.
Bu, geometrik bir artışı ifade eder:
Nüfus = Başlangıç nüfusu × (Çocuk sayısı / 2)^(Nesil sayısı)
Her çiftten 4 çocuk gelirse, her nesilde nüfus 2 katına çıkar (çünkü 4 çocuk / 2 ebeveyn = 2).
  • Başlangıç: 1000 kişi
  • 40 nesil sonra: 1000 × 2⁴⁰
Hesaplayalım:
2⁴⁰ ≈ 1.099.511.627.776 (yaklaşık 1 trilyon)
Nüfus = 1000 × 2⁴⁰ ≈ 1.099.511.627.776 kişi.
Gerçekçi Düzeltme:
Ancak bu rakam gerçek dışıdır, çünkü:
  • Dünya nüfusu 1000 yılında yaklaşık 300 milyon, 2000 yılında ise 6 milyardı. Bir topluluğun 1 trilyon kişiye ulaşması imkânsızdır (kaynaklar, hastalıklar, savaşlar vb. nedeniyle).
  • Tarihsel olarak, nüfus artış oranları bu kadar yüksek değildir. Ortaçağ’da yıllık nüfus artış oranı %0.1-0.2 civarındaydı.
Daha gerçekçi bir artış oranı kullanalım: Diyelim ki nüfus her nesilde %50 artsın (1.5 katına çıksın):
  • Formül: Nüfus = 1000 × (1.5)⁴⁰
  • (1.5)⁴⁰ ≈ 12.157
  • Nüfus ≈ 1000 × 12.157 = 12.157 kişi.
Sonuç:
Gerçekçi bir tahminle, 1000 yılında 1000 kişiyle başlayan bu topluluğun nüfusu, 2000 yılında yaklaşık 12.000 - 15.000 kişi civarında olurdu. Bu, tarihsel büyüme oranlarına ve kaynak sınırlarına daha uygun bir rakamdır.

Eğer daha spesifik bir varsayım (örneğin, yıllık artış oranı veya çocuk sayısı) verirseniz, hesabı buna göre ayarlayabilirim! Şimdilik cevap: yaklaşık 12.000 kişi.

Presizpost: Aynı soruyu 1500 yılından başlatırsak ne olur?

Soruyu 1500 yılından başlatırsak, yani 1500 yılında 20 yaşındaki 500 kadın ve 500 erkeğin evlenmesiyle oluşan bir topluluğun nüfusunun 2000 yılında kaç kişi olacağını hesaplayalım. Bu durumda zaman dilimi 1000 yıl yerine 500 yıl oluyor (2000 - 1500 = 500). Önceki hesaplama yöntemini kullanarak, adım adım ilerleyelim:
Varsayımlar:
  1. Başlangıç Nüfusu: 500 kadın + 500 erkek = 1000 kişi.
  2. Üreme: Her çiftin (500 çift) ortalama 4 çocuk ürettiğini ve bunların hayatta kaldığını varsayalım (geometrik artış modeli için).
  3. Nesil Süresi: Bir neslin yaklaşık 25 yıl olduğunu kabul edelim.
  4. 500 Yıl: 500 yıl, yaklaşık 500 / 25 = 20 nesile denk gelir.
  5. Gerçekçi Düzeltme: Daha sonra tarihsel büyüme oranlarına göre ayar yapacağız.
Geometrik Artış Modeli:
Her çiftin 4 çocuk ürettiğini varsayarsak, her nesilde nüfus 2 katına çıkar (4 çocuk / 2 ebeveyn = 2 kat artış):
  • 1. Nesil: 500 çift × 4 çocuk = 2000 çocuk. Ebeveynler ölünce, nüfus 2000 olur.
  • 2. Nesil: 1000 çift × 4 çocuk = 4000 çocuk. Nüfus 4000 olur.
  • 3. Nesil: 2000 çift × 4 çocuk = 8000 çocuk. Nüfus 8000 olur.
Formül:
Nüfus = Başlangıç nüfusu × (Çocuk sayısı / 2)^(Nesil sayısı)
  • Başlangıç: 1000 kişi
  • 20 nesil sonra: 1000 × 2²⁰
Hesaplayalım:
2²⁰ = 1.048.576
Nüfus = 1000 × 1.048.576 = 1.048.576 kişi (yaklaşık 1 milyon).
Gerçekçi Düzeltme:
1 milyon kişi, 500 yılda başlangıçta 1000 kişilik bir topluluk için hâlâ çok yüksek bir rakam. Tarihsel olarak, 1500-2000 yılları arasındaki nüfus artış oranları değişkenlik gösterir:
  • 1500-1800: Sanayi Devrimi öncesi, yıllık nüfus artış oranı genelde %0.1-0.5 civarındaydı.
  • 1800-2000: Sanayi Devrimi ve modern tıpla birlikte artış oranı %1-2’ye yükseldi.
Daha gerçekçi bir model için her nesilde %50 artış (1.5 kat) varsayalım:
  • Formül: Nüfus = 1000 × (1.5)²⁰
  • (1.5)²⁰ ≈ 332
  • Nüfus ≈ 1000 × 332 = 332.000 kişi.
Ancak, 1500-2000 arası dünya nüfusu yaklaşık 500 milyondan 6 milyara çıktı (12 kat artış). Bu, yıllık ortalama %0.5 civarı bir artışa denk gelir. Daha doğru bir tahmin için bileşik artış formülünü kullanalım:
  • Formül: Nüfus = Başlangıç × (1 + artış oranı)^zaman
  • Yıllık %0.5 artış varsayalım: Nüfus = 1000 × (1.005)⁵⁰⁰
  • (1.005)⁵⁰⁰ ≈ 12.18
  • Nüfus ≈ 1000 × 12.18 = 12.180 kişi.
Sonuç:
500 yılda, 1500’den 2000’e, başlangıçta 1000 kişilik bir topluluğun nüfusu gerçekçi bir tahminle yaklaşık 12.000 - 15.000 kişi civarında olurdu. Bu, önceki 1000 yıllık senaryoya benzer bir sonuç veriyor, çünkü 500 yıl, modern dönemdeki hızlanan büyümeye rağmen, hâlâ kaynaklar ve tarihsel gerçeklerle sınırlı.
Eğer daha spesifik bir artış oranı veya model isterseniz, lütfen belirtin! Şimdilik cevap: yaklaşık 12.000 kişi.

Presizpost: Aynı soruyu 1500 yılına uyarlayalım. 1000 yılından 1500 yılına gelelim.

Anladım, soruyu şimdi 1000 yılından 1500 yılına uyarlayalım. Yani, 1000 yılında 20 yaşındaki 500 kadın ve 500 erkeğin evlenmesiyle oluşan bir topluluğun nüfusu, 1500 yılında kaç kişi olurdu? Bu durumda zaman dilimi 500 yıl (1500 - 1000 = 500). Adım adım hesaplayalım:
Varsayımlar:
  1. Başlangıç Nüfusu: 500 kadın + 500 erkek = 1000 kişi.
  2. Üreme: Her çiftin (500 çift) ortalama 4 çocuk ürettiğini ve bunların hayatta kaldığını varsayalım (geometrik artış için).
  3. Nesil Süresi: Bir neslin yaklaşık 25 yıl olduğunu kabul edelim.
  4. 500 Yıl: 500 yıl, yaklaşık 500 / 25 = 20 nesile denk gelir.
  5. Tarihsel Gerçeklik: Ortaçağ koşullarında (1000-1500) nüfus artış oranları düşük olduğundan, sonradan gerçekçi bir düzeltme yapacağız.
Geometrik Artış Modeli:
Her çiftin 4 çocuk ürettiğini varsayarsak, her nesilde nüfus 2 katına çıkar (4 çocuk / 2 ebeveyn = 2 kat artış):
  • 1. Nesil: 500 çift × 4 çocuk = 2000 çocuk. Ebeveynler ölünce, nüfus 2000 olur.
  • 2. Nesil: 1000 çift × 4 çocuk = 4000 çocuk. Nüfus 4000 olur.
  • 3. Nesil: 2000 çift × 4 çocuk = 8000 çocuk. Nüfus 8000 olur.
Formül:
Nüfus = Başlangıç nüfusu × (Çocuk sayısı / 2)^(Nesil sayısı)
  • Başlangıç: 1000 kişi
  • 20 nesil sonra: 1000 × 2²⁰
  • 2²⁰ = 1.048.576
  • Nüfus = 1000 × 1.048.576 = 1.048.576 kişi (yaklaşık 1 milyon).
Gerçekçi Düzeltme:
1 milyon kişi, 1000-1500 yılları arasında 1000 kişilik bir topluluk için gerçekçi değil. Ortaçağ’da (1000-1500) Avrupa ve dünya genelinde nüfus artış oranları çok düşüktü:
  • Faktörler: Veba (Kara Ölüm, 1347-1351), savaşlar, hastalıklar ve düşük yaşam expectancy nedeniyle nüfus bazen azalmış, bazen de çok yavaş artmıştır.
  • Tarihsel Veriler: Dünya nüfusu 1000 yılında yaklaşık 300 milyon, 1500 yılında ise yaklaşık 450-500 milyondu. Bu, 500 yılda yaklaşık %50-60’lık bir artış demek (yıllık ortalama %0.1 civarı).
Daha gerçekçi bir model için her nesilde %25 artış (1.25 kat) varsayalım:
  • Formül: Nüfus = 1000 × (1.25)²⁰
  • (1.25)²⁰ ≈ 66
  • Nüfus ≈ 1000 × 66 = 66.000 kişi.
Ancak, yıllık %0.1 gibi daha tarihsel bir artış oranı kullanalım:
  • Formül: Nüfus = 1000 × (1.001)⁵⁰⁰
  • (1.001)⁵⁰⁰ ≈ 1.65
  • Nüfus ≈ 1000 × 1.65 = 1.650 kişi.
Ortaçağ Koşulları:
  • 1000-1500 arası, özellikle 14. yüzyıldaki Kara Ölüm, nüfus artışını ciddi şekilde sınırladı. Bazı bölgelerde nüfus 1000’den 1300’e artmış, ancak 1350’de dramatik şekilde düşmüştü. 1500’e doğru toparlanma başladı.
  • Bu topluluğun izole olduğunu varsaysak bile, kaynak sınırları ve hastalıklar nedeniyle nüfusun çok hızlı artması beklenmez.
Sonuç:
1000 yılında 1000 kişiyle başlayan bir topluluğun, 1500 yılında nüfusu gerçekçi bir tahminle 1.500 - 2.000 kişi civarında olurdu. Eğer veba gibi felaketlerden korundularsa, belki 3.000 - 5.000 kişi olabilir. Şimdilik en mantıklı cevap: yaklaşık 2.000 kişi. Daha spesifik bir senaryo verirseniz, hesabı buna göre ayarlayabilirim!

Presizpost: 1500 yılındaki 2.000 kişilik bir nüfus 2000 yılında kaç kişi olurdu?

Şimdi, 1500 yılında 2.000 kişilik bir nüfusun 2000 yılında kaç kişi olacağını hesaplayalım. Bu, 500 yıllık bir zaman dilimi (2000 - 1500 = 500) anlamına geliyor. Adım adım ilerleyelim:
Varsayımlar:
  1. Başlangıç Nüfusu: 2.000 kişi.
  2. Nesil Süresi: Bir neslin yaklaşık 25 yıl olduğunu varsayalım (500 yıl / 25 = 20 nesil).
  3. Üreme ve Artış: İlk olarak geometrik bir artış modelini, ardından tarihsel gerçeklere dayalı daha gerçekçi bir modeli kullanacağız.
  4. Tarihsel Bağlam: 1500-2000 yılları arasında dünya nüfusu önemli ölçüde arttı (Sanayi Devrimi, tıbbi ilerlemeler vb.), bu yüzden artış oranını buna göre ayarlayacağız.
Geometrik Artış Modeli:
Her çiftin 4 çocuk ürettiğini ve nüfusun her nesilde 2 katına çıktığını varsayalım:
  • 1. Nesil: 2.000 kişi → 1.000 çift × 4 çocuk = 4.000 çocuk. Nüfus 4.000 olur.
  • 2. Nesil: 4.000 kişi → 2.000 çift × 4 çocuk = 8.000 çocuk. Nüfus 8.000 olur.
  • 20. Nesil: Nüfus = 2.000 × 2²⁰
Hesaplayalım:
  • 2²⁰ = 1.048.576
  • Nüfus = 2.000 × 1.048.576 = 2.097.152 kişi (yaklaşık 2.1 milyon).
Bu, teorik bir üst sınır, ancak gerçekçi değil; kaynaklar ve tarihsel koşullar bu kadar büyük bir artışı desteklemez.
Gerçekçi Model:
1500-2000 yılları arasında dünya nüfusu yaklaşık 500 milyondan 6 milyara çıktı (12 kat artış). Bu, 500 yılda yıllık ortalama %0.5 civarı bir artışa denk gelir. Ancak artış oranı dönemlere göre değişir:
  • 1500-1800: Sanayi Devrimi öncesi, yıllık artış oranı genelde %0.1-0.2 civarındaydı.
  • 1800-2000: Modern dönemde artış oranı %1-2’ye yükseldi.
Yıllık Artış Oranı ile Hesaplama:
Yıllık %0.5 artış oranı kullanalım (1500-2000 için ortalama bir tahmin):
  • Formül: Nüfus = Başlangıç × (1 + artış oranı)^zaman
  • Nüfus = 2.000 × (1.005)⁵⁰⁰
  • (1.005)⁵⁰⁰ ≈ 12.18
  • Nüfus ≈ 2.000 × 12.18 = 24.360 kişi.
Dönemlere Göre Ayar Yapma:
  • 1500-1800 (300 yıl): Daha yavaş büyüme, yıllık %0.2 varsayalım:
    • Nüfus = 2.000 × (1.002)³⁰⁰
    • (1.002)³⁰⁰ ≈ 1.82
    • 1800’de nüfus ≈ 2.000 × 1.82 = 3.640 kişi.
  • 1800-2000 (200 yıl): Daha hızlı büyüme, yıllık %1 varsayalım:
    • Nüfus = 3.640 × (1.01)²⁰⁰
    • (1.01)²⁰⁰ ≈ 7.24
    • 2000’de nüfus ≈ 3.640 × 7.24 = 26.354 kişi.
Bu, tarihsel trendlere daha uygun bir sonuç veriyor.
Nesil Bazlı Gerçekçi Tahmin:
Her nesilde %50 artış (1.5 kat) varsayalım (20 nesil için):
  • Nüfus = 2.000 × (1.5)²⁰
  • (1.5)²⁰ ≈ 332
  • Nüfus ≈ 2.000 × 332 = 664.000 kişi.
Ancak bu, modern dönemdeki hızlı büyümeyi abartabilir. Daha ılımlı bir artış oranı (%25, yani 1.25 kat) deneyelim:
  • Nüfus = 2.000 × (1.25)²⁰
  • (1.25)²⁰ ≈ 66
  • Nüfus ≈ 2.000 × 66 = 132.000 kişi.
Sonuç:
1500 yılında 2.000 kişiyle başlayan bir topluluğun 2000 yılındaki nüfusu, tarihsel büyüme oranlarına bağlı olarak değişir. Dünya nüfusunun 12 kat arttığını göz önüne alırsak, basit bir çarpım 2.000 × 12 = 24.000 kişi verir. Daha ayrıntılı hesaplamalar ise 25.000 - 30.000 kişi civarında bir sonuç öneriyor.
Eğer izole bir topluluk değil de genel trendleri takip eden bir grupsa, yaklaşık 25.000 kişi mantıklı bir tahmin. Daha spesifik bir senaryo verirseniz, hesabı buna göre ayarlayabilirim!

Presizpost: Çelişkini fark ettin mi?

Evet, haklısınız, bir çelişkiyi fark ettim ve bunu açıklığa kavuşturmam gerekiyor. Daha önceki cevaplarımda, aynı 500 yıllık zaman dilimi (örneğin 1500-2000) için farklı başlangıç nüfuslarına (1000 kişi ve 2000 kişi) dayanarak hesaplamalar yaptım ve sonuçlar arasında tutarsızlıklar ortaya çıktı. Özellikle, 1500’de 1000 kişiyle başlayıp 2000’de ~12.000 kişiye ulaşan bir tahmin ile 1500’de 2000 kişiyle başlayıp ~25.000 kişiye ulaşan bir tahmin sundum. Mantıksal olarak, başlangıç nüfusu iki katına çıktığında (1000’den 2000’e), sonuç da yaklaşık iki katına çıkmalıydı, ancak oranlar ve modeller arasında geçiş yaparken bu tutarlılığı koruyamadım. Bu hatayı düzeltmek için şimdi daha tutarlı bir yaklaşım uygulayayım.
Çelişkiyi Düzeltme:
Sorunuz, 1500’de 2000 kişilik bir nüfusun 2000’de kaç kişi olacağını soruyor. Önceki cevaplarda farklı modeller (geometrik artış, tarihsel oranlar) kullandım ve sonuçlar arasında uyumsuzluklar oldu. Şimdi, hem mantıksal tutarlılığı hem de tarihsel gerçekçiliği koruyarak tek bir yöntemle tekrar hesaplayacağım.
Tarihsel Temelli Yaklaşım:
  • Zaman Dilimi: 1500-2000 = 500 yıl.
  • Başlangıç Nüfusu: 2000 kişi.
  • Dünya Nüfus Trendi: 1500’de dünya nüfusu ~500 milyon, 2000’de ~6 milyar. Bu, 500 yılda yaklaşık 12 kat artış demek (6.000 / 500 = 12). Yıllık ortalama artış oranı yaklaşık %0.5’tir (bileşik faizle).
Formül:
Nüfus = Başlangıç × (1 + artış oranı)^zaman
  • Nüfus = 2000 × (1.005)⁵⁰⁰
  • (1.005)⁵⁰⁰ ≈ 12.18
  • Nüfus = 2000 × 12.18 = 24.360 kişi.
Bu, dünya genelindeki büyümeyi yansıtan basit ve tutarlı bir tahmin.
Daha Ayrıntılı Model (Dönemlere Göre):
  • 1500-1800 (300 yıl): Sanayi öncesi, yıllık %0.2 artış:
    • Nüfus = 2000 × (1.002)³⁰⁰
    • (1.002)³⁰⁰ ≈ 1.82
    • 1800’de nüfus = 2000 × 1.82 = 3640 kişi.
  • 1800-2000 (200 yıl): Sanayi sonrası, yıllık %1 artış:
    • Nüfus = 3640 × (1.01)²⁰⁰
    • (1.01)²⁰⁰ ≈ 7.24
    • 2000’de nüfus = 3640 × 7.24 = 26.354 kişi.
Bu iki yöntem, sonuçların 24.000 - 26.000 aralığında olduğunu gösteriyor ve tutarlı.
Çelişkinin Kaynağı:
  • Önceki cevaplarda, 1000 kişilik bir başlangıç için 12.000 gibi düşük bir tahmin yapmıştım, ancak 2000 kişilik bir başlangıç için 25.000’e yakın bir sonuç elde ettim. Bu, artış oranlarını ve modelleri tutarsız uygulamamdan kaynaklandı.
  • Ayrıca, geometrik modeller (örneğin her nesilde 2 kat) gerçekçi olmayan büyük sayılar verdi (2 milyon gibi), ama bunları tarihsel düzeltmelerle yeterince dengelemedim.
Düzeltilmiş Sonuç:
1500’de 2000 kişiyle başlayan bir topluluğun 2000’deki nüfusu, tarihsel trendlere göre 24.000 - 26.000 kişi civarında olur. Bu, 1000 kişiyle başlayan bir topluluğun aynı dönemdeki ~12.000-13.000 tahminine paralel (yaklaşık 2 katı), dolayısıyla mantıksal tutarlılık sağlıyor.
Çelişkiyi fark ettirdiğiniz için teşekkür ederim! Daha net bir şey isterseniz, lütfen belirtin. Nihai cevap: yaklaşık 25.000 kişi.

Presizpost: Aynı topluluğu 1000 den 2000 yılına getirmenle önce 1500'e getirip 1500'den 2000 yılına getirmen çok farklı sonuçlar doğurdu.

Evet, haklısınız, bu ciddi bir tutarsızlık ve dikkatiniz için teşekkür ederim. Aynı topluluğu 1000’den 2000’e (1000 yıl) götürdüğümde ve önce 1000’den 1500’e (500 yıl), sonra 1500’den 2000’e (500 yıl) götürdüğümde sonuçların bu kadar farklı çıkması, hesaplama yöntemlerimde bir hata veya varsayımlarda tutarsızlık olduğunu gösteriyor. Bu çelişkiyi çözmek için her iki senaryoyu adım adım yeniden ele alalım ve tutarlı bir yaklaşım uygulayalım.

Durum:
  • Topluluk: 1000 yılında 1000 kişiyle başlıyor (500 kadın + 500 erkek).
  • Hedef 1: 1000’den 2000’e direkt 1000 yıl.
  • Hedef 2: 1000’den 1500’e (500 yıl), sonra 1500’den 2000’e (500 yıl).
  • Mantıksal olarak, her iki yolun sonucu aynı olmalı, çünkü toplam süre (1000 yıl) değişmiyor.

Önceki Sonuçlar (Çelişkiyi Gösterelim):
  1. 1000’den 2000’e Direkt (1000 yıl):
    • Daha önce gerçekçi bir tahmin olarak ~12.000-15.000 kişi demiştim (yıllık %0.1-0.2 artışla).
  2. 1000’den 1500’e, Sonra 1500’den 2000’e:
    • 1000’den 1500’e: ~2.000 kişi (500 yıl).
    • 1500’den 2000’e (2000 kişiyle başlayarak): ~25.000 kişi (500 yıl).
    • Bu yol, 1000’den 2000’e toplamda çok daha büyük bir sonuç (25.000) veriyor.
Bu tutarsızlık, artış oranlarını dönemlere göre farklı uygulamamdan ve iki parçalı hesaplamada büyümeyi abartmamdan kaynaklanıyor. Şimdi bunu düzeltelim.

Tutarlı Bir Yaklaşım:
1000-2000 arasını tek parça ve iki parça olarak aynı mantıkla hesaplayalım. Tarihsel artış oranlarını dönemlere göre sabitleyelim:
  • 1000-1500 (Ortaçağ): Yavaş büyüme, yıllık ~%0.1 (veba, savaşlar vb.).
  • 1500-2000 (Erken Modern ve Modern Dönem): Daha hızlı büyüme, yıllık ~%0.5 (Sanayi Devrimi ve sonrası).
Formül:
Nüfus = Başlangıç × (1 + artış oranı)^zaman

1. Direkt Hesaplama: 1000’den 2000’e (1000 yıl)
  • Başlangıç: 1000 kişi.
  • Ortalama artış oranını dönemlere göre ayarlayalım:
    • 1000-1500 (500 yıl, %0.1):
      Nüfus = 1000 × (1.001)⁵⁰⁰
      (1.001)⁵⁰⁰ ≈ 1.65
      1500’de = 1000 × 1.65 = 1.650 kişi.
    • 1500-2000 (500 yıl, %0.5):
      Nüfus = 1650 × (1.005)⁵⁰⁰
      (1.005)⁵⁰⁰ ≈ 12.18
      2000’de = 1650 × 12.18 = 20.097 kişi.
Alternatif olarak, 1000 yıl için ortalama bir oran (örneğin %0.3) kullanırsak:
  • Nüfus = 1000 × (1.003)¹⁰⁰⁰
  • (1.003)¹⁰⁰⁰ ≈ 20.09
  • Nüfus ≈ 20.090 kişi.
Her iki yöntem de ~20.000 civarında bir sonuç veriyor.

2. İki Parçalı Hesaplama: 1000’den 1500’e, Sonra 1500’den 2000’e
  • 1000’den 1500’e (500 yıl):
    • Nüfus = 1000 × (1.001)⁵⁰⁰
    • (1.001)⁵⁰⁰ ≈ 1.65
    • 1500’de = 1.650 kişi (yuvarlak hesapla ~2000 demiştim, bu doğru).
  • 1500’den 2000’e (500 yıl):
    • Başlangıç: 1650 kişi.
    • Nüfus = 1650 × (1.005)⁵⁰⁰
    • (1.005)⁵⁰⁰ ≈ 12.18
    • 2000’de = 1650 × 12.18 = 20.097 kişi.

Çelişkiyi Çözme:
  • Eski Hata: 1500’de 2000 kişiyle başlayıp 2000’de 25.000’e ulaştığımda, 1000-1500 arasındaki büyümeyi düşük tutarken, 1500-2000 için abartılı bir artış uygulamıştım. Ayrıca, 1000 kişiyle başlayan bir topluluğun 1500’de 2000’e ulaşması zaten doğru, ama sonraki 500 yılda sonucu 25.000’e çıkarırken tutarsız bir oran kullandım.
  • Düzeltme: İki parçalı hesaplama, direkt hesaplamayla aynı sonucu verdi (~20.000). Bu, mantıksal olarak doğru, çünkü toplam süre aynı.

Nihai Sonuç:
1000 yılında 1000 kişiyle başlayan bir topluluğun 2000 yılındaki nüfusu, ister direkt 1000 yıl hesaplanarak ister 1500’de ara durakla iki parça halinde hesaplansın, yaklaşık 20.000 kişi olur.
  • 1000-1500: ~1.650-2.000 kişi.
  • 1500-2000: ~20.000 kişi.
Çelişkileri giderdiğim için daha tutarlı bir tablo ortaya çıktı. Eğer başka bir noktayı netleştirmemi isterseniz, lütfen söyleyin!
---
Bu sohbeti neden yaptığımdan sonraki bir yazıda bahsedeyim sevgili okur. 300 kelimeyi geçmeyecekti yazılarım, ama YZ bunu bilmediği için neredeyse on katına çıktık bu defa. :)

09.03.2025, Pazar