Koca koca insanlar yalnızlığı övüp duruyorlar. Kendinizden başka kimseye güvenmeyin, kimseden bir hayır gelmez, tek başına bakın başınızın çaresine… Bazıları da psikolog falan bunların. İnanılmaz!
Gözlemlediğim kadarıyla sosyal
medyada uzun zamandır bir yalnızlık övgüsüdür, yüceltmesidir gidiyor. Bu
laflarla görece duyarlı, insan ilişkilerindeki ikiyüzlülük ve çıkarcılıktan muzdarip,
depresyona eğilimli geniş bir kitleyi avlıyorlar, onlara iyilik değil kötülük
ediyorlar.
Zaten modern yaşama biçiminin
insanları yalnızlığa ittiği söyleniyor, tek başına yaşayanların oranı artıyor. Birbirine
gelip gitmeler, yüz yüze hâl hatır sormalar azalıyor. Böyle bir süreçte
insanların birbirine açılması, konuşması, yardımlaşması gerekliyken,
yalnızlığı, yalıtılmış bir hayatı övüp durmak hiç hoş değil. Bunu yapanlar ya
bir çıkar güdüyor ya da kendi zavallı durumlarını örtmeye çalışıyorlar. Bazı profiller
gerçekten hiç iyi durumda görünmüyorlar. Depresif hâlleri sadece yazdıklarına
değil yüzlerine, gözlerine de yansımış sanki. Çıkar yol değil tuttukları yol. Bunları
insanlarla kolay kolay yakınlaşamayan biri olarak söylüyorum. Tamam, yüz göz
olmayalım ama kabuğumuza çekilip soyutlanmayalım da.
Birkaç yıl oluyor, bir kitap
okumuştum. Konuyla ilgili birkaç cümlesini izin verirsen seninle de paylaşayım sevgili
okur. R. Sennett’nin Karakter Aşınması adlı eserinden:
“İnsanlar muhtaç olmaktan dolayı
utanç duymaya başlayınca, diğerlerine karşı iyice şüpheci ve güvensiz olurlar.”
(s. 164)
“Ailemin acılarla dolu muhalif
geçmişinden çok şey öğrendim; değişim, kitlesel ayaklanmalarda değil,
ihtiyaçlarını birbiriyle paylaşan insanların arasında, toprakta yeşerir. Bu
ihtiyaçlar ne tür bir politik programa hayat verir, bilemiyorum. Ama, insanları
birbirleri için kaygılanmaz hale getiren bir rejimin, meşruiyetini uzun süre
koruyamayacağından eminim.” (s. 171)
29.09.2024, Pazar